Ana Sayfa Yazarlar 20.12.2023 298 Görüntüleme
Temel AŞAR

Hayat ne uzun ne kısa sadece yaşadığın gün kadardır.

Karalahananın İsmi…

Bu toprağın güzel insanları, neden maneviyatımıza, tarihimize, yemeğimize sahip çıkamadık?

Neden çocuklarımız, kültürümüze sahip çıkamadı?

Bizler karalahananın hikayesini, neden anlatamadık?

Oysa insanlar anlatır, hikayeler satar.

Karalahanaya bir hikâye yazsak, kesinlikle hüzün olur. Karalahana fakirin yemeğidir. Yoksulluğun öyküsüdür.  Karadeniz’de köylerde kadınlar, bahçeden topladıkları karalahanayı haşlayıp, içine bir avuç mısır, bir avuç buğday, tuz, su ve soğan koyar.  Çocuklarını doyurmak için, yanına da ekmek niyetine, yine bahçeden toplayıp kurutup, değirmende öğüttüğü mısır unundan, mısır ekmeği yapar. Ve bu yemek, Karadenizlilerin sofralarının baş tacıdır.

Yokluktan, karalahananın içine kuzu eti, bol tereyağı, krema vs koyamamış ki Karadenizli. İşte! O yüzden dünyanın en kötü yemeklerinden biri olmuş.

Oysa Kıvanç’ı, Seranay’ı, Aras’I, Cem’i… Karalahana yeseydi, ya da Tarkan karalahanaya şarkısı yazsaydı, Etiler’de, Bebek’te, Karaköy’de restoranlar zincirinin baş çorbası olsaydı, ya da janjanlı kurularda satılsaydı, olur muydu karasından lahana?

İnsanlar artık düzenin esiri, oysa tabiatın bir şiiri var. Dinler misin ağacı, suyu, toprağı, sebzeyi, meyveyi…

Karalahanayı dünyanın en kötü yemekleri sıralamasına koyanlar, Karadeniz insanı, geçmişten fıstıklarla, kuzu etleriyle, avokadosu, balı, kaymağı… ile bugünlere gelmedi. Vardı da eklemedi mi?

Şimdi düşünün bakalım? Kalbinizden kopan bir Kurtuluş Savaşı düşünün. Düşünebilir misin?

O günün şartlarında, bir elin verdiğini diğer elin görmediği, komşusu açken uyuyamayanların olduğu, sabrın içinde bir yerlerde sustuğu, soğuktan insanların donduğu, insanların sevdiklerinden haber alamadığı, sükunetin başrol olduğu o günleri düşünün.

Düşünemiyoruz değil mi?

Evet, bugün başka bir hayat var. Bizler, o günleri hatırlayarak, bu günlerin hakkını verseydik, karalahana kim bilir, daha kaç hayata sığardı.

Kendi zenginliklerini, kültürünü, zaferlerini başkaları düşünmeden önemseyenlere çok kızıyorum. Bir de kendilerini medeni olarak sıfatlandırır bu insanlar. Karşısındakileri hor görür, kendini öne çıkarır. Evet tam da bu insanlardan bahsediyorum. Bunlar her şeyin en iyisini, en acısını, en güzelini kendileri yaşamıştır. Hep kendi tarihlerini, kendi varlıklarını, kendi yaşadıklarını, kendi hikayelerini anlatırlar.

Bu insanlardan, karalahana da nasibini aldı. Ve sınıfta kaldı. Karalahanayı dünya yemek listesine alanlar, hikayesini dinlesinler; karalahana sadece, insanların aç karınlarının doyması için ve ayakta kalmak için hazırlanan bir maneviyattır.

Birde karalahananın sarmasına muhteşem diyenler, çorbasına kötü diyor ya, zengin ve fakir lahananın hikayesi de işte burada başlıyor.

Yolunuz Karadeniz’e düşerse, ne derlerse desinler, karalahana çorbasını mutlaka için.

Dua edin ninelerinize, dedelerinize, atalarınıza.

O çorbayı içerken biraz düşünün. Bizi bu günlere getirmek için, nerdeyse yoktan var eden insanları düşünün.

Lahananın, ismi kara olunca, yazgısı da kara olmasın. (Alıntı)

Tasarım | Fega Bilişim Teknolojileri