Cuma akşamı Teravih namazında sonra gönül dostlarımızla birlikte Ordu Büyükşehir Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu (OBBKT),salonunda
Sıtkı Aslanhan’ın vermiş olduğu konferansa katıldık.
Bu konferans’ta aldığım notları önemine binaen sizlerle paylaşmak istiyorum;
Bana diyorlar ki Sıdkı hoca hep aynı konuları tekrar ediyor;
Papağana “Hep aynı şeyi tekrar edip duruyorsun!” diye sormuşlar “Anladığınızdan bir emin olsam, hemen başka konuya geçeceğim!” demiş!
Söylediklerim yaşansa ben de yeni konulara geçeceğim ama nerde…
Kendimizi tanımak için doğru soruları soracağız ve İnsan Kullanım El Kılavuzunu ihmal etmeyeceğiz. Ramazan ayı bu tanışma ve içsel yolculuk için harika bir fırsat. Belki bir akşam ailece sohbet ederken bu konuyu gündeme alabilirsiniz.
Kıymetini anlayamadığımız, kavrayamadığımız o kadar çok şey var ki… Zaman bunların başında geliyor. Sonu nerede bilmediğimiz için sınırsız gibi kullanıyoruz ama akıp gidiyor. Gelin zamanımızı çalanlara müsade etmeyelim. Bu ramazan ve her zaman..
İki büyük düşmanımız; şeytan ve nefs. Çocuklarımızın arzularını yönetebilmelerini, doğruyu yanlışı ayırt edip doğru yolu seçebilmelerini öğretmemiz gerekiyor. Tabi çuvaldızı önce kendimize batıracağız.
Çocuklarınızı önce şeytandan Allah’a sığındırın!
Evladını doğurduğu zaman hemen Rabbim “Kovulmuş şeytana karşı onu (yavrumu) ve soyunu senin korumanı diliyorum” (Ali İmran, 3/36) diyerek dua eden ve Kur’an’da tüm anne-babalara örnek olarak gösterilen Hz. Meryem’in annesi Hanne gibi evlatlarınızı şeytandan Allah’a sığındırın!
Çünkü evladınızın ilk ve en çetin düşmanı şeytan olacaktır. Rabbimiz Hanne’nin bu duasıyla tüm anne-babalara büyük bir hatırlatmada bulunuyor.
Evlatlarınızı koruyacaksanız ilk önce şeytandan koruyun. Onlar için dua edecekseniz ilk önce onların şeytandan korunması için dua edin. Çünkü Anne-babaların çocuklarına dua ederken en çok ihmal ettiği dua, işte bu duadır.
Anne ve babaların 5 yıllık planlarını yaparken çocuklarıyla ilgili herhangi bir plan yapmıyoruz. “Maalesef ebeveynlik bugün işlerimizin hep ikinci üçüncü sırasında yer alıyor. Oysaki çocuklarımız planlarımızın en başında yer almalıdır. Aile içinde bireyler birbirleriyle konuşamaz oldular. Anne dizilerle, çocuklar bilgisayar ve telefonlarla yaşam sürdürür hale geldi. Akrabalarla ilişkileri kestik. Kısacası yabancılaşıyoruz ama artık buna dur demek lazım. Aile, bir araya geldiğinde zaman zaman telefonları, bilgisayarları, televizyonları kapatın. Çocuklarınızla güncel konularla ilgili mutlaka konuşun. Onlarla, müziği, sanatı, kültürü, siyaseti ve dinimizi konuşun. Neler hissediyorlar, neler düşünüyorlar öğrenin ama sakın yargılamayın. Olumsuz bir şey söylediğinde onları can kulağıyla dinleyin, en uygun şekilde doğrusunu anlatın”
ÇOCUKLARINIZA KARŞI OTORİTERİNİZİ KURUN
“Çocuklarınıza ‘hayır’ demeyin diyorlar. Çocuklarımız bize Allah’ın emaneti. Bırakalım da hayatın gerçeklerini görsünler. Her birimizin çocuğu prens ve prenses bize göre. Ama hayat onlara her zaman prens ve prenses gibi davranmayacak, çocuklara karşı otoritenizi kurun. Çocuklarınıza karşı birlik olun sizi kullanmalarına izin vermeyin’’
“Bizim çocuklarımızın hayatına kim dokunuyor? Bugün çocuklarımızın annesi de babası da, hocası da kısacası her şeyi sosyal medya oldu. Anne ve babasını dinlemiyor, sosyal medya fenomeni ne derse onu yapıyor. Sosyal medya ve dijital dünyada yaşanan akımlara çocuklarımız merak salmakta. Tehlikenin farkına varın. Onlarla ilgilenin. Bunu siz yapmazsanız başkaları yapar. Çocuklarımız Allah’ın bizlere emanetidir. Onları cam kavanozda yetiştiriyoruz. Acı çekecekler, zorluklarla karşılaşacaklar, başarısız olacaklar, hayal kırıklığı yaşayacaklar, önlerine engeller çıkacak, mücadele edemeyecekler, başkaları tarafından incitilecekler, hastalıkla mücadele edecekler. Bunların hepsini yaşayacaklar. Siz onları hayata göre hazırlayıp çok iyi yetiştirmelisiniz”
“Onları anlamaya çalışın”
Her anne-babanın ortak isteğinin kendine güvenen çocuklar yetiştirmek olduğunu “Aşırı korumacı aileler çocuklarına iyilik yaptıklarını zannederken aslında kötü davranıyor olabilirler.” Öte yandan günümüzde çocuklarla ebeveynlerin dili maalesef değişmiştir. Anne ve baba olarak buna dikkat etmeli, çocuğumuzun düşünce ve ruh dünyasını daha iyi anlamaya çalışmalıyız. Çocuklarımızın dersleri ve okulu ile ilgilendiğimiz kadar onların ahlak ve vicdan, terbiye, kimlik, karakter, kültür, örf, adet ve inancıyla da ilgilenmemiz gerekir. Anneler, babalar uyutuluyoruz, lütfen uyanın”
Anne baba çocuklarıyla bir lokantaya yemek yemeye gelirler. Garson ne alırsınız diyor hep bir ağızdan internet şifresini alabilir miyiz Yarım saat Yemek gelinceye kadar Aile başını telefondan başını almıyor durumun vahametini anlıyor musunuz.
Çocuklarımızla kim konuşuyorsa sahibi odur.
Gecenin sözü olsun “Kim çocuklarımızla sohbet ediyorsa çocuklarınızın sahibi onlardır.”
Sohbet ve sahip kelimesi aynı kökten gelir.
Eskiden büyüklerimiz ne kadar güzel cümle kullanmış;
Ağaç kökünden insan kulağından sulanır.
Tehlikenin farkına varın. Onlarla ilgilenin”
Öte yandan günümüzde çocuklarla ebeveynlerin dili maalesef değişmiştir. Anne ve baba olarak buna dikkat etmeli, çocuğumuzun düşünce ve ruh dünyasını daha iyi anlamaya çalışmalıyız. Bir çocuğun maddi manevi pek çok ihtiyacı olduğunu “Günümüz anne babaları çocuklarının ihtiyacını maddiyata indirgemiş durumda. Anne baba olarak çocuğun her isteğini yerine getirerek, onu iyi okullara göndererek vazifenizi yaptığınızı düşünürseniz ileriki yıllarda bunun sıkıntısını yaşarsınız”
Peygamber efendimiz (SAV) hayatından örnekler veren ve alemlere rahmet Peygamberimizin gençlere verdiği öneme değinen Aslanhan, “Resulullah (SAV) İslamiyeti yaymaya çalıştığı dönemde etrafındaki bildiğimiz yol arkadaşları ve sahabelerin yaşı 12-13-14-15-16-17 idi. Hz. Ali efendimiz Peygamber efendimizin yanında yola çıktığında 12 yaşındaydı. Peygamber efendimiz gençlere inanarak yola çıkmış ve onlarla başarılı olmuştur. Siz gençler kendinize gelin. Böyle bir peygamberin ümmetisiniz. Dünyada Türkiye’nin yaptığı yenilikler dikkat çekiyor. Dünya bizden çekiniyor. Neden, çünkü Türkiye uyandı. Artık dış dünyaya muhtaç değil. Sıra buna yönetecek ve bu uğurda idealist yaşayacak gençleri bulmakta. O gençlik sizsiniz”
Siz İyi Bir İnsan Mısınız?
Biz zannettik ki evlerimizin havasını eşyalar değiştirecek.Biz zannettik ki en lüks sitelerde oturduğumuz zaman, en lüks eşyaları aldığımız zaman, en güzel ev dekorasyonunu sağladığımız zaman, mutlu olacağız ve evimizin içinde inanılmaz huzur olacak . Bakın bakalım ne kadar mutlusunuz?
Dost kim; gözyaşımı gözümden bile gizli silenim.
İslam sadece kitaplarda yazılı bir sistem değil.
Hayatta uygulanması gereken bir sistemdir.
Gerçek bir insan olmak, gerçek bir Müslüman olmak demektir.
Cemil Meriç
Yastık diye başını ateşe dayayan,
Yatak diye yılanların üzerine yatan bir adam,
Emniyet ettiği bir dostundan
Düşmanlık sezen bir adamdan daha rahat uyur..
Ömrün ilk yarısı ; ikinci yarısını beklemekle,
İkinci yarısı da ; ilk yarısının hasretiyle geçer.
Gençlik Gelip geçti Bir günlük süstü;
Nefesim doymamaktan dünyaya küstü.
Eser darmadağın , emek yüzüstü;
Toplayın eşyamı ,işim acele!
(Necip Fazıl Kısakürek)
Ebü’l-Hasan-ı Harkânî hazretleri, on iki sene Harkân’dan Bistâm’a, hocasının kabrini ziyâret için gitti. Her gittiğinde ziyâret ile ilgili vazîfelerini yaptıktan sonra; “Yâ Rabbî! Bâyezîd’e ihsân ettiğin sana âit ilimlerden, büyüklüğünün hakkı için, Ebü’l-Hasan kuluna da ihsân eyle!” diye yalvarırdı.
. On iki sene sonra, Allahü teâlânın lütfu ile Bâyezîd’in rûhâniyetinden istifâde edip olgunlaştı. Allahü teâlâyı tanıtan kalb ilimlerinde ve diğer ilimlerde talebe yetiştirmeye başladı. Pekçok talebesi vardı. Kerâmetleri pekçokdur.
Kör, güneşi göremiyorsa güneşin kabahati olmaz.
Bir gün İbn-i Sînâ, Harkân’a Ebü’l-Hasan-ı Harkânî hazretlerini evinde ziyârete geldi. Hanımı, azarlayarak, ormana gittiğini söyledi. Hanımı, Ebü’l-Hasan hazretlerinin büyüklüğüne inanmadığı için, ona uygunsuz şeyler söyledi. İbn-i Sînâ ormana doğru giderken, Ebü’l-Hasan-ı Harkânî hazretlerinin, bir arslana odun yüklemiş gelmekte olduğunu gördü.”Bu ne hâldir?” diye sorunca, “Evimdekinin sıkıntı ve belâ yükünü taşıdığım için, bu arslan da bizim yükümüzü taşıyor.” buyurdu.
Zahmet miktarı yücelikler elde edersin. Yücelik isteyen geceleri uyanık olur. Yücelik elde etmek istiyor, sonra da geceleri uyuyorsun;
İnciler elde etmek isteyen, denize dalar.
Dün çarşıdan geçerken iki bin testi gördüm
Kimi suskun kimi konuşkan
Her biri lisan-ı hal ile bana dedi ki;
Testiyi yapanda, satanda, alanda biziz.
Gerçek bir insan olmak, gerçek bir Müslüman olmak demektir.
İşler ehli olmayana verildiği zaman kıyameti bekleyiniz
Dün çarşıdan geçerken iki bin testi gördüm
Kimi suskun kimi konuşkan
Her biri lisan-ı hal ile bana dedi ki;
Testiyi yapanda, satanda, alanda biziz.
İslam sadece yaşamak değil aynı zamanda yaşatmaktır.
Abulkadir DEMİR