Ana Sayfa Gönül Heybesi 13 Mart 2024 167 Görüntüleme

ORUÇ BİZİ TUTSUN

Orucu Kur’anı Teravihi ve diğer ibadet ve iyilikleri ile Ramazan ayının gönül dünyamızda ayrı ve önemli yeri vardır.

Manevi  atmosferinin Rahmet tecellilerine vesile olan ramazan ayının bize sunduğu fırsatları yerinde değerlendirilem.

Her şey bir Ramazan ayında bir dağın tepesindeki mağarada başlamıştı.

Hanelerimiz  “Hira” olsun, “Oku” emriyle başlayan Kitabımız yârenimiz olsun,bizleri affa, mağfirete, Cennet ve Cemalullah’a ulaştıracak “O RAMAZAN BU RAMAZAN” olsun.

Hz Ali (r.a.) Resulullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.

“Cennette öyle odalar var ki, içinden dışarısı, dışarıdan da içerisi görünür.” Bunun üzerine bedevinin birisi, “Ya Resulullah, bu odalar kime aittir?” diye sordu. Resulü Ekrem (s.a.v.), “Tatlı konuşan, yemek yediren, oruca devam eden, insanlar uyurken geceleri namaz kılanlara aittir” buyurdu. (Tirmizi Birr 53)

 

Orucu sağlam tutalım,

Oruç da bizi sağlam tutsun,

Günahlara salmasın.

 

Ramazan;  eğer kalp kırmamaksa,  gönül almaksa, gücü yettiği halde her acısını sadece Rabbine bırakmaksa, gönül orucunuz mübarek olsun.

Dilini temiz tutmak, rızkına şükretmek, derdini yalnız Allah’a (cc )  sunmak, doğruyu tavsiye etmek ise dil orucunuz mübarek olsun.

Gözünü haramdan sakınmak, güzel bakmak, güzeli görmek, gördüğüne hüsn-ü zan ile hükmetmek ise

göz orucunuz mübarek olsun.

 

Kulağını gıybete kapatmak, Kura’n sesine açmak, doğru tavsiye dinlemek, hakk kelamı duymaksa

kulak orucunuz mübarek olsun.

Güzel düşünmek , bedeni hak yolunda yormak, kötü işlerden kaçmak, kul hakkına dikkat etmekse

bedeninizin, aklınızın ve ruhunuzun orucu mübarek olsun

İkramat ve ihsanat-ı ilahiyenin coştuğu bu mübarek günler, dünyanın her yerindeki tüm mümin ve müslüman kardeşlerimizin, muratlarına erdiği, mutlu ve bahtiyar olduğu, acıların dindiği, yaraların sarıldığı, mazlumların  kurtulduğu, mücahidlerin zafer kazandığı, alem-i İslam’ın uyandığı, dargınların barıştığı, ihtilafların çözüldüğü, güçlerin birleştiği, birlik ve beraberliğin sağlandığı günler olsun İnşaAllah..

 

KENDİNİ TUTMAK!

Oruç tutmak: Kendini tutmaktır.

Kendini tutmak zor iştir.

Oruç bizi, işte bu zor işe çağırıyor.

Kendisini tuttuğumuzu sandığımız oruç,

Aslında bize kendimizi tutmayı öğretiyor.

 

Derdimiz kendimizle.

Kendini bilmeyen neyi bilir?

Oruç bizi mi, biz orucu mu tutarız?

Biz orucu, bizi tutsun diye tutarız.

 

“Tutmak” sözünü çok kullanıyoruz;

Onu gözüm tutmadı?

Söylemez olaydım, dilimi tutamadım?

Kendimi tutamadım, yaptım bir delilik?

 

Çok zordur “kendini tutma” işi.

Günahlar, kendini tutamadığı için,

Cinayetler, kendini tutamadığı için,

Dilini tutamadığı için kırıyor,

Elini tutamadığı zaman kırılıyor.

 

İşte bu yüzden oruç tutmak

Kendini tutmaktır.

Kişi orucu ne kadar tutarsa,

Oruç da kişiyi o kadar tutar.

Kula kul olmaktan korur,

Kulu kul etmekten utandırır.

 

Oruç;“terk etmek”ve“tutmak” demektir.

Ruhu tutup, cesedi, nefsi terk etmektir.

Ramazân-ı şerîf orucu, Hicret’ten bir buçuk sene sonra, Şâban ayının onunda Müslümanlara farz kılınmıştır. Orucun dînî, ahlâkî, sıhhî, ictimâî pek mühim birçok hikmet ve faydası vardır. Bazıları şunlardır:

-Oruç tutanlar, Allah-u Teâlâ’nın mukaddes bir emrine uydukları için takvâ mertebesine ulaşırlar.

-Oruç tutanlar, ahlâklarını düzeltmeye, güzelleştirmeye nâil olurlar. Çünkü oruç, şehveti kırar, nefsin fena meyillerini düzeltir, kalbi nurlandırır. Kalbin şefkat, incelik ve merhamet gibi nezih hislerini artırır.

-Oruç tutanlar, sıhhatlerini temin etmiş olurlar. Nitekim insan bedeni için, belli bir müddet perhiz yapmak, uzuvların dinlenmesi için bir ihtiyaçtır. Oruç tutan kişi de bir ay zarfında birtakım hastalıklardan kurtularak sıhhatini muhafaza altına almış olur. Nitekim bir hadîs-i şerîfte, “Oruç tutunuz ki sıhhatiniz devam etsin.” buyurulmuştur.

-Oruç tutanlar, ictimâî/sosyal hayata da hizmet etmiş olurlar. Oruçlu olan kimse, Allâh’ın emrine itaat eden, nehyinden sakınan bir kişi demektir. Bunun yanında, tam bir ay, imsâkten iftara kadar helâl olan şeyleri bile terk eden bir kimse, haram olan şeylere de yaklaşmak istemez. Nitekim birçok Müslüman, böyle, bir ay devam eden rûhî bir perhiz sayesinde birtakım zararlı, gayr-ı meşrû alışkanlıklarını tamamen terke muvaffak olur.

-Oruç ibadetinin, hikmet ve faydalarının nihayeti yoktur. Bu kudsî vazifenin verdiği manevî lezzet ise her şeyin üstündedir. Bir hadîs-i nebevîde şöyle buyuruldu: “Oruç tutan için iki sevinç vardır; iftar ettiğinde (orucunu tamama erdirip yemek içmek imkânına) kavuştuğu sevinç ve Rabb’inin huzuruna çıktığında (kavuşacağı yüksek derecelerden dolayı) sevinç.”

Beni İsrail oğullarından biri Allah’a 20 yıl ibadet etmiş, sonra 20 yıl isyan etmişti. Birgün aynada fark etti ki,beyazlar saçını doldurmuş. Kendi kedine dedi ki: Ya Rabbi! Sana yirmi yıl ibadet ettim, sonra yirmi yıl isyan ettim. Sana dönüş yaparsam, gene beni kabul eder misin?

-Bu hal üzere üzgün bir şekilde uyudu. Uykusunda bir münâdi ona şöyle sesleniyordu: Ey falan kimse! Bize itaat ettin, seni yaklaştırdık. Bize isyan ettin, sana mühlet verdik. Bize dönüş yaparsan, gene seni kabul ederiz.

Herkesin kapısı yüzüne kapana bilir. Kapanmayan tek kapı, Rabbinin Tevbe kapısıdır. Belki uzun yıllar görüşmediğin bir akrabanın kapısını çaldığında seni tanımaya bilir. Ama Rabbin hiç bir zaman seni unutmaz, ne zaman gelsen kapısını açık bulursun, gelişini de hoş karşılar, seni kabul eder, günahını da asla yüzüne vurmaz. Ramazanı ganimet bil, fırsatı değerlendir… Sen Orucu tut ki, Oruç da seni tutsun…

Cenâb-ı Hak bütün Müslümanlara, bu ulvî ibadetin feyzinden hakkıyla istifade edebilmeyi nasip eylemesi niyazımla…

Abdulkadir DEMİR

Tasarım | Fega Bilişim Teknolojileri