Bugünümüze Şükür!
Yaşadığınız Kent’te eğer ekonomi iyi ise…
Yılların esnafı, tüccarı ve sanayicisini ekonominin kötü olduğuna kesinlikle inandıramazsınız…
Zira…
Onların kendi satışları, kazançları, defterleri, kısacası kendi ekonomileri aynı zamanda ülke ekonomisinin bir yansımasıdır.
***
Aynı şekilde…
Eğer ekonomi iyi ise…
İşçiye, memura, emekliye, çiftçiye ekonominin kötü olduğunu mümkün değil anlatamazsınız.
İnanmaz çünkü…
Bütün gazeteler, bütün televizyonlar bangır bangır yayın yapıp, günlerce “ülke batıyor” diyor olsa bile ikna edemezsiniz.
Aldığı parayıda, aldığı paranın alım gücünü de yakından bilir çünkü…
Öte yandan…
Eğer ekonomi kötü ise, ne yaparsanız yapın aynı şekilde, hiç kimseye ekonominin iyi olduğunu anlatamaz, onları buna inandıramazsınız…
O yüzden…
Her ne kadar makroları ve mikrolarıyla, döviziyle-hisse senetleriyle ve sık sık duyup, bir türlü anlamlarını bilmediğimiz yabancı terimleriyle konuşulsa da, ekonomi aslında herkesin kendi cüzdanı ölçeğinde yakından bildiği bir konudur…
***
Herkesin, fabrikasında, iş yerinde, dükkânında, evinde hissettiği ve yaşadığı ekonomi, aslında o ülkenin ekonomisinin ta kendisidir…
Kendi ekonomik göstergeleri kötü olan biri, ülkenin iyi olduğu söylenen göstergelerine itibar etmez…
Yaptığı işte büyüyemeyen biri, ülkenin büyüdüğü haberlerine inanmaz.
Bankasında, kasasında, cüzdanında para olmayan birilerini, “ülkeye tonlarca para girdi” haberleri hiç mi hiç bağlamaz.
***
Sonuç olarak…
Toplumu ekonominin ne durumda olduğu konusunda kandırmak asla mümkün değildir…
“İyi” olan ekonomiyi “Kötü”, “Kötü” olan ekonomiyi ise topluma “İyi” olarak hiç kimse yutturamaz…
Ekonominin iyi ya da kötü ne durumda olduğunu öğrenmek mi istiyorsunuz?
Çıkın sokağa her önünüze gelen tanıdıklarınıza sorun işlerin ne durumda olduğunu…“Çok şükür” diyorsa, bu ekonominin iyi olduğunu, “Bu günümüze şükür” diyorsa, ekonominin kritik olduğunu “Valla eski işler yok” diye cümleye başlıyorsa, bu da ekonominin kötü olduğunu gösterir…
***
Eğer ki:
“Hangi işten bahsediyorsun?” diye sorunuza soru ile karşılık veriliyorsa (ki şu sıralar genelde ben bununla karşılaşıyorum) orada fazla durmayın, hemen uzaklaşın…
Zira…
Orada ekonomi adına söylenecek söz bile kalmamıştır…
Şu sıralar galiba böylesine bir ortam yaşıyoruz.
EVLİLİKTE YAŞA TAKILANLAR!
Değerli hükümetimiz 150 bin liralık evlilik kredisinde yaş sınırı koymuş!
18/27 yaş aralığına kredi veriyor, 35 sene ile kaçırdım iyi mi?
Şaka bir tarafa bunlar telefonda da yaş sınırı koymuşlardı, 26 olacak dediler.
Sanırsın bu ülkede 26 yaş üzeri telefon kullanmıyor, 27 yaş üzeri evlenmiyor.
Ülkede gençlerde evlilik yaşı neredeyse 27-30 aralığında –ki çoğu 30 yaşından sonra evleniyor bunlar koymuşlar tavanı 27’lere.
Kendi oy tabanları içinde 9-15 yaş diye bir gurup oluştursa idiler hiçbirimize şaşkınlık gelmezdi.
Nerde o eski evlilikler, askerden geldin hop evlen.
Bir de herkese 150 bin vermiyorlar, “150 bine kadar kredi desteği” diyorlar. Hani mağazalarda etiket üçkağıtçılığı var ya “…..den başlayan fiyatlarla” işte o hesap.
Burada bazı kriterlerde koymuşlar, yaş kriteri, gelir kriteri, deprem bölgesi önceliği kriteri, sicil kriteri, sabıka kaydı vs. suç işlememiş olmak, pilot bölge olarak deprem bölgesinden başlayacaklarmış…
Bunların işi hep böyle ali cengiz oyunları ile milleti uyut babam uyut.
Ne diyeyim, sizin vereceğiniz kredinin taaa…
2024 Emekli (yen)ler yılı…
En düşük emekli maaşını 10 bin lira yapmış kâinat liderimiz ve bu yılımızı da “Emekliler Yılı” ilan etmiş…
Hayırlara vesile olsun, sapla reis…
Aslında şöyle desen daha memnun olurduk, “2024-2025 Türkiye Süper Ligi Emekliler Sezonu” milletimize armağan olsun.
En düşük emekli maaşı asgari ücretin %60’ı bile etmiyor ama helal olsun valla. Her kesime yüzde 50 zam yap, en düşük emekli maaşını 7 bin 500 den 10 bine yükselt! Yüzde 33.
Yapılan zam TUİK’in açıkladığı yüzde 37’nin bile altında ve bu durum müjde olarak açıklıyor kâinat liderimiz…
Kalan dört yılda inşallah yüzde 1 yapar açlıktan geberseler de oylar yine reise.
Yeğenim, zamanın da sana yağı kuyrukları vardı, gaz kuyrukları vardı hatırlamazsın sen.
Sapla reis…
Hatırlarsınız, Sanırım…
Siz geçmişe bende maziye bir bakın siyasette söz sahibi olanlar neler söylemiş, hatırlayalım…
Süleyman Demirel 1991 seçimlerinden önce seçim vaadi olarak “Kim ne veriyorsa beş lira fazlasını vereceğim” sözünü vermişti.
***
Mazotun 1 lira olacağını söyleyen Cem Uzan “Her işsize 350 lira bağlayacağım” vaadinde bulunmuştu.
***
Tansu Çiller “Herkese bir ev ce bir araba olmak üzere iki anahtar” vaadinde bulunduktan sonra, her mahallede yüz tane trilyoner olacağını söyledi.
***
Taksim meydanına Cami yapma sözü veren Necmetti Erbakan “Beş bin Tank yapacağız “vaadinde bulundu.
***
Kemal Kılıçdaroğlu askerliği 6 aya indireceğini söyleyip “Yoksul ailelere 600 lira bağlayacağım” dedi.
***
Recep Tayyip Erdoğan “Çalışanı ihya edeceğiz. İstanbul’un trafiğini çözeceğiz” vaadinde bulundu.
***
Devlet Bahçeli seçim öncesi “Apo’yu asacağız” vaadinde bulundu.
***
Görüyorsunuz değil mi?
Herkese biri ev diğeri araba olan iki anahtarlı seçim vaatlerinden bugüne çay-çorba-asgari ücret vaatlerinin yapıldığı seçimlere geldik.
Sadece hatırlatalım ne günlerden ne güne geldiğimizi…
Duyduğumuz Alışık Sözler…
Benim içim de dışım da birdir.
Çok duymuşsunuzdur bu sözü.
Yalan da olsa güzel sözdür.
Aslına bakacak olursanız.
İçinin dışı kokar.
Neden mi?
Dışının içi dışkı dolu olduğundan.
Kendimizi hep olduğumuzun dışında tanıtırız.
Çünkü içimizi göremezler!
İçimizdeki nefreti sevgi gibi;
Cahilliğimizi de erdemli insan gibi gösteririz.
Konuşmalarda bilmediğimiz kelimeleri biliyormuş gibi yapar,
Bilmemeyi küçüklükmüş gibi görürüz.
Bilmemek ayıp değil ki!
Biliyormuş gibi konuşmaları tasdiklemek ayıptır.
Ama bu ayıpta içimizde saklıdır.
Konuşmalarımızda çok kullanılan söz nedir?
“Lütfen fikirlerime saygı gösterin.”
Neden saygı gösterelim?
Fikirlere saygı göstermek zorunda da değiliz.
Fikirler tartışma konusudur.
Fikirlere saygı gösterilmez
Saygı ancak insana gösterilir.
Ama bizler konuşan insana saygımızı,
Onun iki de bir sözünü keserek gösteririz.
DEMOKRASİNİN TAM ÖRNEĞİ.
Sahipleri arasında AK Parti İl Başkanı Selman Altaş’ında bulunduğu televizyon kanalında tam bir demokrasi şenliği yaşanıyor.
Ne yalan söyleyeyim bizden başka herkese açık!
Bakın geçtiğimiz akşam kanalın canlı yayın konuğuna AK Partinin Ordu’da ki en önemli rakibi Enver Yılmaz…
Televizyon kanalının sahiplerinin kimliklerini bilmeyen yabancı bir vatandaş o programı izlese “Helal” olsun der mi, der!
AK Parti İl başkanı olacaksın 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak seçimleri kazanmak için Başkan adayların ile sahaya çıkacaksın kendi başkan adaylarının yaptıklarını inceden inceye eleştiren muhaliflere ekranları açacaksın bunun yorumunu düşünmek gerek.
Buradan açıkça söylüyorum 31 Mart seçimlerinde AK Parti kaybederse bunun hesabını benden değil sizce kimden sorarlar siz söyleyin de beni töhmet altında bırakmayın.