Referandum seçimlerinden sonra peş peşe birkaç yazı yazmıştım. Yazımın asıl teması seçim sonuçları ile ilgili idi. Seçimler bitmiş ve CHP yine ters köşe yaparak sonuçları tartışacağına topu hep avuta atmaya çalışıyor diye yazmıştım. Girdiği her seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu yönetimi durumdan vazife çıkarıp kendisini düzeltmeyi asla düşünmedi. Sırf bu yüzden girdiği her seçimi kaybetti ve hep hedef şaşırtarak kendine zaman kazanmaya çalıştı. Son referandum seçimlerinde sadece yalan üzerine geliştirdiği propagandalar da yeterli olmayınca yine aynı yolu tercih ette. CHP ne yaptı? Seçim neticelerindeki başarısızlığını örtmek için seçim neticelerine itirazlarda bulunarak hep kendi koltuğunu korumaya çalıştı. İlgili ilgisiz her yere itirazlarda bulundu. Sadece Futbol Federasyonuna itiraz dilekçesi vermeyi unuttu. Halbuki bunlardan netice alınamayacağını herkesten iyi biliyordu. Ama dedim ya, önce makamı tekrar korumak için hedefi saptırmak gerekiyordu. Ama bu saptırma taktiği pek uzun sürmedi Muhalifler tek tek meydanlara inmeye başladı. CHP nin en ünlü muhalefeti Deniz Baykal her gün televizyonun karşısına çıkarak eleştirilerini artırmaya başladı. Buna Fikri Sağlar dahil oldu. Muharrem İnce zaten inceden inceye muhalefetliğini zaten sürdürüyordu. En sonunda Partinin Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke’de bunlara dahil oldu. Hem de çok ağır ithamlarda bulunarak Parti Genel Başkan Yardımcılığını da bıraktığını açıkladı. Açıklaması her şeyi tek cümle ile özetliyordu. Bu yönetim anlayışının bir parçası olmak istemiyorum dedi. Hani Kılıçdaroğlu muhalefetlik yapanı tutar kulağından kapının önüne koyarım demişti ya. Al sana cevap işte. Kılıçdaroğlu referandum seçimi boyunca Sayın Cumhurbaşkanını hep diktatörlük ile suçlamıştı ya. AL SANA DİKTATÖR. ALLAH NELERE KADİR DEĞİL Mİ?