Ana Sayfa Yazarlar 16.06.2020 674 Görüntüleme
Temel AŞAR

Hayat ne uzun ne kısa sadece yaşadığın gün kadardır.

Siyaset ve Vefa!

Bilinen ve anlatılan bir hikayedir anlatacağımız.
Hatta gerçekten yaşanmış olduğu da söylenir.
Aynı mahallede doğmuş, çocuklukları birlikte geçmiş, uzun zaman kader birliği yapmış, çok yakın iki arkadaştan birisi yıllar sonra siyasete atılır.
Bu arkadaş siyasete atılır atılmaz, Yüce Yaradan’ın “Yürü ya kulum” dediği kullarından birisi olur.
Siyasete yeni girmesine rağmen yıldızı hızla parlar.
Ve gün gelir seçilme durumu oluşur. Bu arkadaş içinde bu kaçırılmaz bir fırsattır.
Böyle fırsatlar insan hayatında kaç kez ele geçebilir ki?
Hemen büyük bir hevesle hummalı bir seçim çalışması içinde bulur kendini.
Toplumsal daire genişler, yağcılar, soytarılar adamın etrafında yaldızlı haleler oluşur.
Adam artık iyiden iyiye havaya girmiştir.
Bütün bunları dikkatle bir köşede seyreden diğer arkadaşı, bir kaygısını dile getirmekten kendisini alamaz..
“Yahu” der, “Sen seçilir seçilmez beni unutursun, dönüp bana bakmazsın bile, bu konuda ciddi endişelerim var…”
“Olur mu”
der, arkadaşı, “Olur mu öyle şey. Bak göreceksin seni hiç unutmayacağım. Seçilir seçilmez sana odamın kapısı her zaman açık olacaktır. Hatta o kadar ki sen sadece sekreterimle bana ‘O geldi’ dedirt gerisine karışma.”
Arkadaşı ister istemez bu sözler üzerine, bu çok yakın arkadaşının kendisine duyduğu vefadan ötürü duygulanır ve rahatlar.
Seçimler sonuçlanır, politikada yıldızı parlayan şanslı arkadaş seçilir ve
İki arkadaş bir süre görüşmezler.
Bir süre sonra çözülmesi gereken bir iş çıkar. Geride kalmış arkadaş vefa duygusu içerisinde yollara düşer…
Giderken de, “Bana bu zor günümde yardım etmeyecek de ne zaman yardım edecektir” rahatlığı içindedir…
Gider, arkadaşının odasını öğrenir. Tutuk ve ürkek adımlarla içeri girer, kendisini karşılayan sekretere arkadaşı olan seçilmişle görüşmek istediğini söyler.
Sekreteri haber vermek için içeri girer çıkar ve görüşmek istemediğini söyler.
Arkadaşı şaşırır, “Olur mu hiç sekreter hanım, lütfen bir kez daha girin ve sadece ‘O geldi’ diye söyleyin” deyin der. Sekreter yine odadan içeri girer ve yine aynı yüz ifadesiyle çıkar.
“Beyefendi dediğiniz gibi yaptım. Ama yine görüşmek istemediğini söyledi.”
Bu sözler üzerine vefalı arkadaş yıkılır.
Üzüntü ve de kızgınlıkla odadan içeri dalar, dişlerini sıkar, ve arkadaşının duyacağı şekilde mırıldanır.
“O geldi, o geldi, o geldi…”
Seçilmiş istifini bozmaz, hafifçe doğrulur ve bütün ilkel yanları bileylenmiş bir biçimde çıkışır.
“Kardeşim tamam anladık. Sen O’sun olmasına da ben o eski ben değilim.”
Ve son cümlesi de koruma polislerine;
“Lütfen o beyefendiyi odadan çıkarın!” olur.
Siyasette vefa ne zaman gündeme gelse işte bu hikaye anlatılır.
O yüzden…
Siyasette birlikte çıkan yol arkadaşlarının gün gelip ayrıldıklarını, birbirlerinin önünü kesmeye çalıştıklarını, birbirine düşman olduklarını görünce şaşırıyoruz ya…
Aslında hiç mi hiç şaşırmamak lazım…
Çünkü…
Hikâyede de olduğu gibi siyasetin olduğu yerde vefa kesinlikle olmuyor.

 

 

Tasarım | Fega Bilişim Teknolojileri