ERKEK OLMAK!
On yedi yıl evli kalan ve kocasını trafik kazasında kaybeden bir kadın şunları söylüyor…
“Erkek, Allah’ın yarattığı en güzel canlıdır……
Eşine, kızına, kız kardeşine, annesine, babasına, torununa sahip olduğu her şeyini feda eder.
Gençliğini ve sağlığını, eşi ve çocukları için feda eder, çünkü sürekli çalışır.
Biraz gezmeye çıksa sorumsuz, evde kalsa, tembel olur.!
Hata eden çocuğuna kızınca vahşi baba, kızmasa boş verici baba olur.!
Karısının çalışmasına izin vermezse geri kafalı, izin verse karı parası yiyen asalak olur.!
Annesinin sözünü dinlerse ana kuzusu, karısının sözünü dinlerse kılıbık olur.!
Tüm bunlara rağmen baba şunları yapar ;
Çocuklarının her hususta kendisinden daha iyi olmasını ister……!
Çocukları küçükken ayağını, büyüyünce yüreğini çiğnediklerinde tahammül eder.!!
Sahip olduğunun en iyisini, hatta belki hepsini verir. Çocukları gökteki yıldızı istese, o gücü yetse güneşi getirmeye çalışır.!
Eğer anne dokuz ay çocukları karnında taşıdı ise, baba da aklında, zihninde, ömrü boyunca taşır.!
Aile için, baba iyi olduğu sürece, tüm dünya yaşanılabilir bir yer olur.!
Yetim bir çocuğa sorun isterseniz. “Baba” diyecek kimseyi bulamamak ne zor bir şeydir, anlatsın size.!
Allah’ım, babalarımız bizi merhametle yetiştirdikleri gibi, sende onlara merhametinle muamele et, onları bağışla.!
ARTIK KEYFİ ZAMLAR DA BAŞLADI…
Mal ve hizmet zamları yağmur gibi yağınca, bu zamlara bir de keyfi yapılan fırsatçı zamlar eklenmeye başladı.
Sadece Kahve üzerinden örnek vereyim.
Piyasadaki en kaliteli sayılabilecek kahvenin 100 gramı 30 lira.
100 gram kahve ile en az 10 fincan kahve yapılabiliyor.
Ama gelin görün ki bir fincan kahve normal askı fiyatı 20-30 lira, mekanlarda ise 40-50 lirası satılıyor.
Fırsat bu fırsat ya…
Kimse bu fırsatı kaçırmıyor!
PEŞİN ÖDE VERGİ CEBİNDA KALSIN…
Aldığınız bir hizmet karşılığında esnafa kredi kartını uzatıyorsunuz…
Diyor ki:
“Peşin para olarak verirsen 300 lira kredi kartı ile ödersen vergiyi üzerine eklemek zorundayım.
***
Yanında para varsa peşin ödemeyi tercih ediyorsun.
Yoksa…
Kabul ederse en yakın banka ATM’sine gidip para çekiyor ve getirip esnafa veriyorsun.
***
Bir mekanda oturup, bir şeyler yiyip içiyorsun.
Hesap istediğinde işyerindeki görevli “Post cihazı bozuldu. Kredi kartı ile ödeme alamıyoruz” diyerek iban numarası veriyor.
Hesap ödemesinin verilen iban numarasına yapılmasını istiyor.
Ardından da “Bu sizin de yararınıza. KDV ödememiş olacaksınız” deniliyor.
***
Bahsettiğimiz iki durumu da son günlerde sık sık duymaya başladık.
Hatırlarsanız seçimin hemen ardından mal ve hizmetlerdeki KDV oranları artırılmıştı.
Devlet daha fazla vergi toplamak için oranları yükseltmişti.
Görünen o ki vergi vermemenin yolları yeniden uygulamaya konulmuş.
KOMUTAN KOMUTU VERİNCE…
Siyasette çok sık rastlanan bir durum var…
Bu günden yarına ne olacağını kimse kestiremiyor…
Ne hedef koymak işe yarıyor ne de plan yapmak…
Bu günün en kudretli kişileri bakıyorsunuz yarın hiçbir şey olamamış siyasette.
Askerlik yapanlar daha iyi bilir…
Askerler, komutan eşliğinde uygun adım yürüyüş yaparlar…
Komutan aniden “Geriye dön!” diye bağırdığında, en arkadakiler en öne, en öndekiler en arkaya geçivermiş olur…
Siyasette de geçerli bu durum!
Kenarda, köşede kalmış, unutulmaya yüz tutmuş, adı dahi anılmaz olmuş insanlar, tıpkı komutanın “Geriye dön!” komutundaki gibi birden partinin en üst görevine getirili verir…
O komut verilinceye kadar partinin en önünde giden, bıçağının her iki tarafı da kesen, etrafında pervane olunanlar ise bir anda “hiç” oluverirler…
O yüzden…
Bu işi bilenler, siyasetle uğraşanlara sürekli yukarıdaki, “siyasette bugünden yarına ne olacağı belli olmaz” lafını hatırlattıktan sonra “Geldiğin yerde kalıcı değilsin, gittiğin yerde de ne olacağı belli olmaz” nasihatinde bulunurlar…
Ertekin Çolak Diyor ki;
Yerel seçimler öncesi resimleri, haberleri birçok yerde yer alan, gazetelerde yüzlerce işçi alınacak diye yorumlar yapılan, milletin parasıyla ağır tonajlı makinalar çalıştırılan, yalandan temeli atılan, yüzlerce seçmene
iş sözleri verilen, bir hiç uğruna hazır otel VONA harabeye terkedilerek, ilçe tarihinde kamu malına verilen en büyük zarar bilinen (takriben 30.000.000 lira), ilçe ekonomisine ve belediyemize hayli katkıları biten, yıllardır ilçe girişinde çok çirkin görüntü sergileyen, kesin karar olmadan ciddi paralar verilerek kiracısı çıkarılan, dönemimizde yaptırılan
otel VONA’nın yerine yapılması düşünülen ALMAN HASTANESİ..
Kamu malına zarar vermek ciddi bir suçtur..
(5237 sayılı TCK’nun 152 nci maddesi 1/a)
Dünyada bir insanın gelebileceği en yüksek mertebe GÜVENİLİR olmaktır, başını önüne eğmeyen tek şey ise DÜRÜSTLÜKTÜR..
“Konuştuğu farklı, yaşadığı çok farklı” olan,
bazı kimseler; yalanı ve zararı tasvip edince, doğru olanı, hizmet sunanı ise tenkit edince, bu işler böyle oluyor herhalde..
Mutlu toplumlar; sevgiyle kaynaşır, hizmetle kalkınır, adaletle yaşar ve dürüstlükle ayakta kalırlar..
Bu çok önemli konuyu benden başka sosyal medyada paylaşarak gündeme getirebilen 3 değerli arkadaşıma çok teşekkür ediyorum. (Temizlik önce evin önünden başlar) Sağlık ve mutluluk dileklerimle..
Bodur Ya Küserse!
Kim ne derse desin!
Kim ne düşünürse düşünsün?
Kim nasıl fetva verirse versin!
Bir gerçek var o da Ordu Futbolu zor bir süreçten geçiyor.
Bunun aksini iddia edenlerin yemin billah ben sporseverliliklerinden şüphe duyarım.
Ordu Futbolunun onun bunun takımı diyerek ortaya çıkan bölünmüşlük durumu sportif anlamda bu kadar vahimken Mor Beyazlı 52 Orduspor FK takımını yaşamsal anlamda sürdürebilir hale getirmek için gecesini gündüze katan Başkan Şükrü Bodur ve yönetimini son 3 yıldan beri şansızlıklar ve beceriksizlikler nedeniyle ortaya çıkan sonuçları transferlerden dolayı eleştirmek, sorarım size insafsızlık yapmaktan başka nedir?
Adam kendi parasını veriyor.
Hala buna karşın yapılan transferlerle ve yönetim konusu ile ilgili eleştirilere muhatap oluyorsa vah ki ne vah?
Ne diyordu şarkısında Müslüm Baba “Yine de kimseye yaranamadım”
Başkan Bodur’un da durumu aynı şarkı sözlerindeki gibi.
Benden söylemesi yatın kalkın dua edin iyi ki Ordu futbolunda Mor Beyaz aşkı ile yaşam bağını kurmuş Şükrü Bodur var deyin.
Birde sakın ha sakın Bodur’u bir kez daha küstürmeyin. Neyse lafı fazla uzatmadan şunu söyleyeyim.
Elimizdekilerin değerini bilelim onları değerlersizleştirmek için mücadele etmeyelim.