Seninki Benden Kara!
Seçimler yaklaşıyor ya; şu sıralar siyasetçiler arasında karşılıklı atışmalar da başladı…
Herkes çeşitli konuları öne sürüp birbirini suçluyor.
Suçlamaların boyutu bazen ithamlara, iftiralara kadar varıyor.
İşin ilginç yanı, suçlanan kişilerin aynı konuyla ilgili suçlayan kişiler tarafından suçlanıyor olması!
Yani…
Ortada resmen “Sen beni bu konuda suçluyorsun ama asıl senin aynı konuda şu yaptıklarına ne demeli?” durumu yaşanıyor…
***
Birilerini “Hırsız!” diye suçlayan kişinin, geçmişte yaptığı hırsızlıklar getiriliyor önüne…
Birilerini “Arsız” diye suçlayanın, arsızlık yaptığı olaylar yerlere seriliyor.
Kim kimi hangi konu üzerinden eleştirip suçluyorsa, kendisinin de aynı konuda eleştirilip suçlandığı çıkartılıyor ortaya…
***
Aslına bakarsanız suçlayan da suçlanan da haklı sanki!
Çünkü…
Bu şehirde herkes eleştirdiği isim kadar defolu olmuş!
Hiç kimse kendi yaptığı yanlışı görmüyor.
Herkes başkasının yaptığı yanlışı takmış kafaya!
***
O yüzden;
Eskiler “İbadet sırasında en çok bağıran ebedi günahkârdır” diye boşuna söylememiş.
Korkarım ki; bu durum seçim tarihi yaklaştıkça daha da şiddetlenecek ve bizler bu gidişle siyasetçilerin karşılıklı “Seninki benden kara” hallerine bol bol şahit olacağız sanki!
Giden HAİN,Gelen KAHRAMAN!
Siyasette anlam veremediğimiz bir durum da, partililerin parti değiştiren kişilerle ilgili yaptığı yorum ve değerlendirmelerde gösterdiği tutarsızlık.
İdeolojik saplantı gerçeğin o denli önüne geçmiş ki, partili kafasıyla düşünenlerin parti değiştirenlerle ilgili yorumlarını bulunduğu konum ve siyasi görüş doğrultusunda yapması akıl alır gibi değil..
Örneğin:
Aynı partilinin nazarında; partisinden ayrılan kişi “Hain” olurken, partisine katılan kişi “Kahraman” oluyor.
Aynı partili; partisinden ayrılıp giden kişiye ”Satılmış” yaftası yapıştırırken, başka partiden ayrılıp partisine gelen kişi için “Doğru yolu buldu” diyebiliyor.
Yine aynı partili; partisinden istifa ederek ayrılan kişiyi “Onursuz” olarak tarif ederken, partisine katılan kişinin “Onurlu” davrandığını söyleyebiliyor…
-İstifa edip giden “Menfaatçi, Çıkarcı, Kalleş, İkbal peşinde”, istifa edip gelen ise “Doğruyu bulan, Namuslu, Devletini ve Vatanını seven” olmuş…
Cehaletten beslenen siyasette “Gelene Ağam, gidene Hain” deme alışkanlığı kafalara o kadar yerleşmiş ki; partiden gidenin arkasından saydırıp, partiye gelene övgüler yağdırmak resmen moda olmuş!
GICIR GICIR PARALAR!
Şu sıralar sohbet ettiğimiz kim varsa bankamatikten çekmiş olduğu gıcır gıcır paraları gösteriyor önce.
Sonra da bu paraların seri numaralarının birbirini takip ettiğini gösterip “Hükümet galiba bol bol para basıyor.” Diyor.
Bunun üzerine karşılıksız para basmanın ekonomi üzerinde oluşturacağı olumsuzluklar ve bunu getireceği yaşam zorluklarına dönüyor sohbet.
Birkaç kez üst üste bize de denk geldi.
Ne zaman para çeksek makine gıcır gıcır banknotlar verdi.
Demek ki söylenenler pek söylentiden ibaret değil.
Demek ki hükümet şu sıralar bol bol para basıyor!
YANILMIŞIM…
-“Birileri bu puslu havayı fırsat bilerek hak ettiğinin çok ötesinde kazançlar sağlama, hatta devleti ve milleti soyma peşine düşüyor”
-“Yolsuzlukların, rüşvetin olmadığı, yoksulluğun olmayacağı bir Türkiye’yi biz hallederiz. Şu an bunun hazırlığı içindeyiz”
***
Yukarıda yer alan cümleleri okuyunca kendi kendime “Herhalde bu cümleleri CHP lideri Kılıçdaroğlu ya da diğer muhalefet partilerinin genel başkanlarından biri kurmuştur” dedim.
***
Yanılmışım!
Yukarıdaki cümleleri Cumhurbaşkanı Erdoğan kurmuş.
VİCDAN ZATEN YOK!
Ülkem benim güzel ülkem. Benim asil milletim. Sevginin, saygının, hoşgörünün, vefanın, insanlığın ve kişiliği ile dünyaya örnek olacak milletimize ne oldu Allah aşkına. Kafası kızan adam dövüyor, vuruyor, kesiyor, asıyor. Kendini kaybeden karısını, kızını, anasını babasını doğruyor nere gidiyoruz Allah aşkına. Bu kadar cinayetin yaşanmasına, vicdansızlığın hortlamasına sebep olanların yatacak yeri var mı acaba?
Bakın bunca acıyı yaşatan, gözyaşı akıtan gelişmeler nasıl yorumlanmış;
Türkiye’de her şey için adam öldürebilirsiniz!
Kar topu için,
Yol verme için,
Yan baktığı için,
Ve
İstek şarkıyı bilmediği için..
Kanun yok!
Hukuk yok!
Adalet yok!
Vicdan zaten yok.
ELİN İKİ TANE KAĞIT PARASI…
Paramız döviz karşısında adeta yerlerde sürünüyor.
Kuyumculuk yapan bir dostumuz anlattı.
Adam cebinden çıkarttığı 500’lük iki adet Euro’yu yani 1000 Euro’yu döviz bürosuna vermiş bozdurmak için.
1000 Euro’nun Türk parası karşılığı 18.000 lira.
Döviz bürosuna verdiği iki kağıt para karşılığında bizim en büyük paramız olan 200 liralık kağıt paralardan tam 90 adet almış.
Bir destede zaten 100 tane 200 liralık banknot var.
Elin 500’lük iki kağıt 500’lüğü bizim en büyük paramızın neredeyse bir destesine denk geliyor.
Paramızın döviz karşısında nasıl yerlerde süründüğünü biliyorduk elbette.
Verdiği örneği gözümüzde canlandırınca resmen içimiz bir daha ürperdi!