Dr. ÖZTÜRK’ten Geçmişe Dair.
Ordu’nun yetiştirmiş olduğu değerlerimiz arasında yer alan benimde Öğretmenim ve sonrasında ağabeyim olan merhum İsmet Öztürk büyüğümüzün oğlu olan İstanbul’da yaşayan TIP dünyasının önemli hekimlerinden Prof. Dr.Çağatay Öztürk aynı zamanda 52 Orduspor FK takımın yönetim kadrosunun A takımında yer alıyor. Samimi cana yakın ve geçmişini asla unutmayan değerlerimiz arasında yer alan Prof.Dr. Öztürk’ün Sosyal medyada paylaştığı bir yazı gözüme ilişti ve bende sizlerle paylaşmak istedim.
Bakın işte o paylaşım….
Çok kısa bir hikaye anlatayım da herkes biraz gülümsesin…
1990 yazı… Ordu lisesini bitirdim, Hacettepe Tıp Fakültesini kazandım…
Fikret Ayabakan’ın spor mağazasında Reebok spor ayakkabı beğendim, rahmetli babamla satın almaya gittik ama çok pahalıydı alamadık…Babam yazın çalış, para kazan, al dedi…Ağustos ayında 15 gün fındık ameleliği yapmıştım kardeşimle ve kazandığım bu ilk para ile almıştım o ayakkabıları… Bu kazandığım ilk parayı bana veren bahçe sahibi Sinan Bayraktar ve ailesiydi….
Hayırlı olsun camiamıza..
***
Büyükşehir Belediyesi
Hiç kimse yalandan yere ortalığı velveleye verip günah almasın..
Büyükşehir belediyesini yok Ankara yok Ünyeliler yönetiyor diyerek ortalığı karıştırmasınlar.
Büyükşehir Belediyesini ilk gün söyledim yine söylüyorum, Büyükşehir Belediye başkanı Dr. M. Hilmi Güler yönetiyor ama “O” yönlendiriyor.
Şimdi “O” kim demeyin uzakta değil merak etmeyin yakında öğreneceksiniz.
***
Sağ Gösterip Sol Vurmak mı!
Ordu’da daha bir yıl olmadı yeni başkanlar koltuğa oturalı…
Ama bakın gündem hep onlar…
Ordu Büyükşehir Belediyesi bismillah ‘zamlarla’ gündemi oluşturdu…
Ardından ‘Ordu dışından kadrolaşma’ ile sürdü…
OSKİ ve İTFAİYE’nin taşınmaları..
‘Yıkımlar, yıkılacaklar’…
Belde evler tartışması…
Kim bilir?
Belki de ‘Cambaza Bak!’ taktiği ile…
Bu gündemleri kasıtlı çıkarıp…
Tüm Orduluları cambaza baktırırken…
Aşağıda, kimsenin baktırılmadığı yerlerde…
Farklı şeyler oluyordur!
***
Buda Başka Bir EGO
Müthiş bir ‘ben’ egosu…
Müthiş bir dayatma aşkı…
Bu çarkın getirdiği rantı ve gücü de katın…
Sonra arayın ki…
Saygı, hoşgörü, uzlaşı nerede?
Öldü onlar öldü!
O nedenle hırsızlık aldı başını gidiyor…
O nedenle mutlu değil millet…
Herkes birbirine bir şeyleri dayatıyor…
Ve üstelik buna da kılıf üretiyor…
Sonra sen benim dinime inan…
Ama benim dediğim gibi yaşa…
Benim kutsallarıma saygı duy…
Ama ben senin kutsallarını istediğim gibi eleştireyim…
Benim gibi çalış…
Ama pastayı ben götüreyim sen beni seyret!
***
Puşt Oğlanlar!
Siyaseten ayrışıyor olmanız…
Sandıkta farklı partilere oy veriyor olmanız…
Toplumun tamamını ilgilendiren konularda…
Sırf ‘yalakalık’ yapıp bir parsa daha kapmak için…
Üzerinize vazife olmayan konularda…
Kraldan çok kralcı olmanızı gerektirmez…
Şayet siz…
“Buyrulmamış emri puşt oğlan tutar” sözünden nasibinizi almadıysanız…
Ama gördük ki…
Vicdanları cüzdanlaşmış…
Puşt oğlanlar…
Gerektiğinde rüzgara karşı işemeyi bile…
‘Allah’ yerine koydukları para ve çıkarları için…
Göze alabiliyorlar!
***
Yumurta!
Bizim buralarda “Yumurta çıkışa gelince bağırmak” diye bir deyim vardır…
Farklı kelimelerle de ifade edilir ama…
Sütunlara yakışan tarzı bu diye düşündüm…
Yani, siz dolar yükselerek ekonomimizde sorun olmaya başladığında…
“Haydi Altın ve dolarları bozduralım, TL’ye geçelim” derseniz…
Yukarıdaki deyime göre hareket etmiş olursunuz…
Birde bakmışsınız “Yumurta çıkmış”
Sonra da uğraşır durursunuz…
İnsanlara, dolar kullandıklarında ‘ZAM‘a davetiye çıkardığını…
Alınan her doların, kendilerini biraz daha fakirleştirdiğini kavratsanız…
Ülkenin ekonomisi, her şeyden daha sağlam olacak…
Ama yok!
İlla o yumurta oraya gelecek!
Sonra bağırılacak!