“Ayinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz”
Başta yeni bir Anayasa olmak üzere, ardından insan hakları, siyasi partiler kanunu ve ille de kamu denilen bütün adına vazife yapacak olan basın için özgürlükten dem vuruluyor ise önce Ziya Paşa’nın; “Ayinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz” diyerek yaptığı gerçeklere dayalı uyarıyı dikkate almak gerekiyor.
Devlet ve siyaset erkanından yapılan “Her kesimden, herkesin de katkısını bekliyoruz” şeklinde gelen davetlere; “Gerçekten bizden de fikir istiyorlar mı?” sorusunu kendimize sorduktan sonra icabet etmek lazım, sanırım.
Benim için; “Kişi en iyi bildiği işi yapsın. Her yere de maydanoz olmasın” ilke ve kaidesi geçerlidir.
Bunun içindir mesleki olan; “İşinizi kamu denilen tüm vatandaşlar adına yapın. Biri ve birilerine yandaş, yoldaş olmayan” çağrımı, gazetecinin kişiliğinin büyük kısmının da muhaliflik olduğunu hatırlatarak tekrarlıyorum.
Gazeteci halk adına muhalif olacak, ama idare edenler, “Sen bana muhalifsin” gerekçesiyle basın özgürlüğündeki eksikleri gidermek için çıkılan yol ve yordamın paylaşılacağı duyuruya “sizleri almıyorum” demeyecek, dememeli!
Bu konu üzerinde okul sıralarında kitaplardan okuduklarımızdan, sonrasında ise içinde bulunduğumuz gerçeklerden görüp öğrendiklerimizden paylaşımlar yaparak “basın özgürlüğü” denilerek neler yapıldı ve de neler yapılmak isteniyor, onları önümüzdeki günlerde irdeleyeceğiz.
Mevcut hali ile Türkiye Basını, rayından çıkmış, olması gereken amacından da büyük oranda sapmıştır.
Daha doğrusu birleştirilen siyaset ile ekonominin gücü ile “insafsız avcıya hizmet eder” hale getirilerek doğru yoldan saptırılmıştır.
Kamu denilen bütüne, tarafsız bir anlayışla, gerçeği rehber edinerek vazifesini hak ve hukuktan ayrılmadan, ahlâk ve meslek etik kuralları çerçevesinde vatandaşa yönelik ifa etme yerine, yandaşa ile yoldaşa yardakçılık ve dalkavukluk eylemeyi kendine görev addetmiştir.
Tek Tip İnsan Olmaz!
Muhalefet yapmak suç, iktidar olup söylemde bulunmak suç, sıkıntıyı dile getirmek suç, eleştiride bulunmak suç, hak aramak suç, fikir söylemek suç olmaya başladı. Hangi devirde yaşıyoruz arkadaş?
Bakın tek tip insan istiyorsanız, olmaz kardeşim olmaz. Burası muz cumhuriyeti değil. Burası Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti. Burada tek tip insan olmaz. Çünkü bu bizim millet olarak mizacımıza ters gelen bir anlayış. Zorla bir fikri kimseye kabul ettiremediğiniz gibi, zorla bir fikri de yok edemezsiniz. Ben bu filmi 12 Eylül 1980 öncesi de gördüm.
Dayatmalar, hedef göstermeler, sistematik olarak sindirme politikaları, iktidarın, muhalefetin altını oymalar, insanlara barbarca saldırmalar, fikirlerini söyleyenleri dövme demokrasilerde olmayan bir anlayış. Hatırlatayım, demokrasi diye bir sistem var. Herkesin bunu iyi okuması ve öğrenmesi gerek.
İçinizde birazcık insan sevgisi var ise Yunus’un dediği gibi, ‘Yaradılanı severim Yaradan’dan ötürü’ diyebilecek kadar vicdanınız var ise milletimizi birbirine düşürmeyin. Bugün gazeteciye, senin gibi düşünmeyenlere, kadına ya da bir başkasına tekme tokat, yumrukla veya herhangi bir cisimle saldıranlar şunu unutmasınlar ki bu yol çözüm değil. Yeniden milleti birbirine kırdıracak zemine kaydırmayın bu ülkeyi. İnanın hep birlikte altında kalırız.
PAKDEMİRLİ’YE ÇAĞRI.
Pandemi ve Fındıkta yaşanan Don olayları sonrası kara kara düşünmeye başlayan Fındık Üreticileri “Ülkemizin tarımsal üretimi teşvik etmek dışında başka bir seçeneği olmadığını ve fındık üreticisine devlet desteğinin artırılması gerektiğini belirterek, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye çağrıda bulunarak; böylesine sıkıntılı bir süreçte fındık üreticisinin Tarım Sigortası Primlerinin tamamının bu yıl devlet tarafından ödenmesi gerektiğini, zirai don ve diğer afetler için sigortalanan bahçelerin pirim borçlarının tümünün devlet tarafından karşılanmasının üreticiye küçük bir destek; fakat tarımsal üretim için büyük bir teşvik olacağını ifade ettiler.
ATATÜRKÇÜDEN FETÖCÜ OLMAZ.
Allah’ın “insan” olarak yaratıp, “akıl” ile donatıp, “kul” hanesine kayıt edip, kullansın diye “irade” verdiklerinden hasbelkader olmaya çaba gösteren birisi olarak anlamakta değil, kavramakta (!) sıkıntı çektiğimiz birçok ahvâl mevcuttur.
Bunlardan biri de, Allah’ın akıl ve irade baliğ olduktan sonraki kısmından sorumlu tutacağı yaşlarda yaptığı hataları, işlediği günahları unutarak, bunların aynısı için başkalarını itham edenlerdir.
Buna en gündemdeki örneklerin başında hiç şüphesiz ki, “FETÖCÜ” diye yapılan suçlamalar gelmektedir.
Çünkü öyle kişiler, öylesine zat-ı bedbinler var ki, bir zamanlar o kadar ahiret hesabına “kul hakkı”, dünya hayatı için ise “suç” sayılabilecekleri birlikte işledikleri halde, 15 Temmuz’da kendini açık eden bu garabetin içinde yer alma yerine, kıyısından köşesinden geçip gitmek zorunda kalanlara akla izana sığmayacak ithamlarda bulunuyorlar.
Bulunmadan önce bir aynaya bakabilseler yok mu?
Çünkü hepimiz biliyoruz ki ATATÜRKÇÜ ile FETÖCÜ yan yana durmaz….
BUKALEMUN BİLE…
Sadece siyasette değil, hemen hemen her alanda, her yerde dün ak dediğini bugün karartan; Kötü saydığını iyiliğe büründüren; Helâli haram haline dönüştürüp en azından mubah sayan; Çıkarları için şeytan ile aynı sepete dalıp, kılıktan kılığa giren;
Akşamdan sabaha renk değiştiren…
“Bukalemun gibi renk değiştiren” diye yazacak iken, renkliliği güzellik için tenine taşıyan bu güzel hayvan bile; “Ben bile her zaman bu kadar değişmiyorum. Bu tür insan diye geçinenleri benimle eşdeğer tutarak tarif etme. Gururuma dokunuyor” diye itiraz edebileceğini düşündüm! O ki bukalemundan dem vurduk, Türk Dil Kurumu’ndan açıklamalarını da aynen paylaşalım: Hayvan olarak; “20-30 cm boyunda, renk değiştirmesiyle ünlü sürüngen türü.” İnsan için ise; “Davranışını, görüşünü çıkarına göre değiştiren kimseler” için kullanılır.
Güzel Ahlak Alametleri…
Herkese karşı merhametli ve insaflı olmak. Kimsenin ayıbını araştırmamak. Başkasında bir kusur görünce, dalgınlık veya istemeyerek olmuştur diyerek iyiye yormak, o kişi hakkında hüsn-ü zannı bozmamak. Kendinden özür dileyenin özrünü kabul etmek. Başkalarından gelecek sıkıntı ve eziyetlere sabır ve tahammül göstermek. Başkalarının kusurlarını araştırmak yerine kendi kusurlarını araştırarak düzeltmeye çalışmak. “Ahlak, toplumun temelidir” düsturuna sadık kalmak, Güzel Ahlak Alametlerinin başında gelmektedir…