NELERİ KAYBETMEDİK Kİ?
Allah’ın “insan” diye yaratıp, “akıl” ile donatıp, “kul” hanesine kaydedip, diğer yaratıklardan tek farklı bir şekilde kullansınlar diye “irade” verdikleri, gün geçtikte öylesine kayıplar yaşıyorlar ki, geçmişin zerresini bile arar hale geldik.
Hatırlamak için bugünden geçmişe göz attığımda öylesine güzel sözlerden hasletlerden ayrı düşmüşüz ki sormayın!
Benzeri az bulunan güzel davranışları sergileyemediğimiz için MÜSTESNA’yı unuttuk!
Alçak gönüllü olmayı beceremeyip, kibir ve gösterişe yakın olduğumuz için TEVÂZU’yu kaybettik!
Bir araya gelmeyi zül haline dönüştürdüğümüz için VUSLAT’a eremedik!
Zahmet, sıkıntı, güçlük çekmeyip, kolay yoldan çalışmadan kazanmayı yeğledik, MEŞAKKAT’li olamadık!
Hep karamsar olup, her şeyi kötü tarafından gördüğümüz için BEDBİN’leştik!
Suç işledik, günaha girdik ama HİCAP eylemedik!
Siyaset meydanında verilen sözlerin tutulmaması ile HÜSRAN’a uğradık.
Konuşma ile susmanın ortasını bulup mırıldanarak TERENNÜM edemedik!
Ağırbaşlı, ciddiyet sahibi, temkinli olamadığımız için VAKAR’ımızı yitirdik!
Medeni olmanın en büyük ölçülerinden olan dinlemeyi kenara koyup, habire konuştuğumuz için HASBİHAL edemedik!
Işık hızıyla akıp giden ömrümüzü BEYHUDE geçirdik!
Hak ve hakikate TEVECCÜH eylemedik!
BEHEMEHAL; “Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır” bile demedik!
Napolyon ve Para…
Bozuklukları pek işe yaramazsa da, varlığını en çok hatırlatan sesi de metal olanlar çıkarır!
Napolyon, “Para, para, para” dese de onun söylediklerine, “Su sesi, kadın sesi” diyerek güzellikleri eklediğini düşünenler de az değildir.
Usta sanatçı Mahzar Alanson, yer aldığı geçmişin has dizileri arasındaki Ekmek Teknesi’n de; “Para elinden akar giderse temizlik olur. Elinde sürekli kalırsa kirletir” ifadesinden alınacak o kadar çok şey var ki!
Tabii, “Her işin başı para” diyerek, zenginliği akçelerde arayanlar için!
Ünlü düşünür Bacon’a, bir gün paranın önemi ve değeri hakkında görüşünü sormuşlar.
Ünlü düşünür; ”Para iyi bir hizmetçi, kötü bir efendidir.”
Kıssadan Hisse; Anlayana…
Çokça kullanılan sözdür; “Mahkeme kadıya mülk değildir.”
Kullanılır kullanılmasına da, gerçekte tam olarak ne manaya geldiğini çokları bilmez.
Kimileri de bilir ama işlerine gelmez!
Merak edenlere ne demek olduğunu “anlayana sivrisinek saz” hesabıyla, sağına soluna bakarak düşünerek değerlendirmesi için bildirelim:
“Kimse bulunduğu kamu hizmetinde ömrünün sonuna kadar kalmaz. Bir süre sonra bu işe başkası getirilir, kendisi ayrılır.”
*
O ki, “Mülk”ten dem vurduk, herkes için var olan adaleti ile nam salmış, Halife Hz. Ömer’den miras kaldığı rivayet olunan; “Adalet mülkün temelidir”den de iki satır edelim.
Çünkü bu söz, her türlü idari sistemlerin ayakta durmalarının tek şartının adaletle, yani kulların hak ve hukukunu muhafaza etmekle mümkün olabileceğini çok net bir şekilde ifade etmektedir.
Başka tarife gerek var mı?
Yaşlı Adamın Oyunu!
Bir gün bir genç yolda atının üzerinde ilerlerken yaşlı bir adam yanına gelir ve
“Oğlum ben yaşlıyım bineğim de yok, izin ver de atına ben bineyim sen yaya yürü der”…
Genç: “Tamam amca gel bin” diyerek attan iner ve yaşlı adam ata biner. Genç adam, amcanın yüzüne tebessüm ederek yanında yürür. Yaşlı adam bir iki adımdan sonra atı hızlandırır ve kaçmaya başlar. Maksadı atı çalmaktır. Atının çalındığını gören genç adam ise arkasından şöyle seslenir:
“Amca, sen benim atımı değil huyumu çaldın. Benim evde bir tane daha atım var, ben ona da binerim. Ama bundan sonra her kim benden atımı isterse asla vermem.” der.
***
İsmi o olmuş bu olmuş fark etmiyor.
Şu anda pek çok seçmen oy verdiği partinin kendisini kandırdığını düşünüyor.
Pek çoğu “Sen benim oyumu değil huyumu çaldın” diye içinden geçiriyor…
Yine pek çoğu, “Benim oyum hep var. Ama bundan sonra oyumu isteyene asla vermem” diyor…
BİRAZDA GÜLMEK LAZIM
İdris Ambulans şoförü olarak çalışmaktadır.
Günlerden bir gün bir otobüs kazası olmuş ve İdris’ler ambulans çağrısı alırlar ve hemen olay yerine gitmek için harekete geçerler.
Kaza yerine gittikleri zaman gördükleri manzara çok kötüdür. Her tarafta yaralılar, ölüler…
Yakınmalar yeri göğü inletmektedir.
Lakin adamcağızın biri diğerlerinden fazla bağırmaktadır. İdris’ de adamın yanına gider ve bakarki adamın iki bacağı birden kırılmış.
İdris yaralıya basıyor fırçayı :
– Ula uşağum ayuptur bu senin yaptuğun. Şunun şurasında iki bacağun kırılmış sadece. Bak orada insanlar ölmüşler hiç ses çıkarıyorlar midur?
NAİM HOCA’DAN…
Nam-ı değer Erzurumlu Naim Hoca. Yani berber iken cami hocası olsa da, bugün bile imam hoca diye gezinenlerin büyük kısmına nal toplatacak kadar ilim irfan sahibi ve de insan olan rahmetli Naim Gölleroğlu’dan:
Naim Hoca, bir gün camide gusül abdestinden bahsederken:
“Birincisi ağza su vermek doli doli. İkincisi burna su vermek doli doli.”
Üçüncüsüne sıra gelince birden takılır ve; “Ola bu üçüncüsü neydi” diye cemaate sorar. Mahalle mescidinde kimseden ses gelmeyince; “Kahır ola! Yoksa siz abdessiz mi gezirsiz?” der.
***
Kalabalık bir davette, yenilir, içilir.
Sıra dadaşların bar oynamasına gelir.
Davul zurna çalınca katılımcılar arasında aşırı tutucu birkaç kişi; “Çalgı var” diye programı terk eder.
Erzurumlu Naim Hoca dayanamaz; “Davulla giden din anlayışı işte budur” diyerek sözünü esirgemez!
Bülbül ile Fermuar!
Geçen akşam izlediğim bir Amerikan filminde az lâf eden bir aday, çenesi üstüne gitmeyen, hiç durmadan konuşan rakibi için öyle bir söz söyledi ki; “çok lâf yalansız, çok mal haramsız olmaz” sözü aklıma gelmedi değil!
İşte o söz:
-“Yalana geldi mi bülbül kesiliyorlar. Ama gerçeklerde ise dudaklarına fermuar çekiyorlar.”