Yalamalar, İşbaşında..
Ordu Valisi Seddar Yavuz’un Ordu’ya atandığı tarihteki o gazetelere bakın birde 2-3 gündür yazdıklarına bakın…
Allah sizi islah etsin diyesi geliyor insanın ama siz islah olmazsınız ki…
Omurgası olmayan insandan duruş beklenir mi?
Ben her zaman söylerim,Ordu’nun geleceğine bir çivi çakandan Allah razı olsun…
Şimdi bakıyorum yalamalar hemen kalemlerine sarıldı hiçl tanımadıkları insana methiyeler düzxmeye başladılar.
Fakat bilmedikleri bir gerçek var o da bu yalamalar hakkında dosya çoktan yeni valiye gitti.
Bu yazımı not edin bugün yeni valiye methiye düzenler aradıklarını bulamayınca “Tü kaka” diyerek saldırıya geçecek..
Allah’ım bunlardan namsuslu devlet adamlarını korusun….
Ordulu Olmak….
Biz, Orduluların bazı huyları var.
Örneğin: İnat ve barışçı insanlar,uyumlular da…
Huzuru seviyorlar mesela. Kızgınlıkları 3-5 dakika sürer yelkenleri hemen suya indirirler.
Çabuk kabulleniyorlar, isyan etmiyorlar, dost canlısı olmayı başarmışlar.
Bunlar iyi huylar elbette.
Bir de, her ne kadar zararsız olsa da, Ordu’da yaşayan insanların “İyi” diyemeyeceğimiz bazı huyları var.
Örneğin: Bu şehirde yaşayanlar,hava atmayı seviyor.
Küçük de olsa bazı şeylerden mutlu olmayı da biliyor.
Meyhane,kahvehane veya Cafe gibi mekânlarda garsonların kendisini ismi ile tanıması büyük haz veriyor örneğin.
Eski Türk filmlerindeki “Fakir ama gururlu” genç karakteri var ya, işte o karakter şıp diye uyuyor Orduluların üzerine.
Son parasını, karnını doyurma yerine, yabancı sigarayı cebine koyacak kadar seviyor hava atmayı Ordulu…
Para kazandığı işyerine yıllardır tek bir çivi çakmamasına rağmen, her yıl arabasını, evini, değiştirecek kadar seviyor havayı.
En önemlisi de…
Övülmeye, gururlanmaya ve hatta böbürlenmeye bayılır,Ordulular…
İşte bize göre, Orduluların bu şifresini çözen, Ordu^yu da yönetir.
Tıpkı, bu şifreyi çözdüğü için birilerinin yıllardır yaptığı gibi…
Tıpkı, bu şifreyi çözemediği için birilerinin yıllardır yapamadığı gibi…
Koronavirüs neler öğreti neler…
Sadece bizlere mi, Bırakın Türkiye’yi, tüm dünyayadaki insanlığa…
‘Aynı gemide yolcu’ olduğunu öğretti…
Ve kimsenin ayrıcalıklı olmadığını…
Üretmenin faziletini…
Dünyada açlar varken tokların…
Yoksul varken varsılın güvende olmayacağını anlattı…
Doğanın intikamını hatırlattı…
İnsanın doğaya ait, yaban hayatına ait alanlara el attıkça…
Bedelini ağır ödeyeceğini…
Doğadan ebedi olarak kimsenin bir şey çalamayacağını…
Ona ait olanları yine alacağını gösterdi…
Bir kez daha!
Öyle Değil mi?
Kendi yetersizlik komplekslerinden ve kıskançlıklarından dolayı çevresine uyum sağlamayıp, toplumda düzensizlik yaratanlarında sonu budur. Paranın satın aldığı insanların da sonu budur. Başkalarının hayatına ve mallarına gaspedenlerinde sonu budur.Haketmediği Makama, Mevkiye gelmek için karakterini satan, çevresini ezenlerinde, vefasızlarında sonu budur. Zulme uğrayan insanların üzerine basarak bir şeyler elde etmeye çalışanlarında sonu budur. Hırsızlık yapanlarında, yolsuzluk yapanlarında, haksız kazanç peşinde olanlarında sonu budur.Çalışın, başarılı olun, insanlığa fayda verin ama kimseye haksızlık etmeyin, yaşantısını yargılamayın. Doğru, dürüst, düzgün, namuslu insanlar olun. Hayatı gözünüzde büyütmeyin. Kendinizi gözünüzde büyütmeyin. Zira elimizde yaptığımız erdemlerden ve amellerden başka bir şey kalmayacak…Hayat sandığınız kadar uzun değil, “Hayat Çok Kısa.”
Değerli dostlar; Allah hepimize sağlıklı, uzun, Hayırlı Ömürler versin. Ölümün de Hayırlısını versin.
Köyüm…
Köylü olmak, köylüyüm demek…
Öylesine haz verir ki insana…
Şartlar insanımızı şehirlere sürüklese de.
Özlemleri içten yaşar köylü insanımız.
‘Er yada geç köyüme döneceğim!’
‘Beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar, nağmesini dinledikçe,
Yağmurun sesinin çatıdaki notalarını dinlemek gelir akıla köyüm deyince…
Yağan karın doğayı beyaza dönüştürmesi gelir akıla köyüm deyince…
Güzinedeki ateşin kor alevi gelir akıla köyüm deyince…
Fındık hasadına hazırlanma telaşı gelir akıla köyüm deyince…
Bir bardak ekşi ayranı kana kana içmek gelir akıla köyüm deyince…
‘Hey gidi zamanlar’ sözcükleriyle ‘Bir zamanlar yollar geçit vermezdi’ sözleri gelir akıla köyüm deyince…
Fırsat buldukça atın kendinizi o güzelim yerlere.
Tanıyın/tanımayın, eviniz olsun/olmasın.
Şair içimizde yandığımız köyü ne güzel tanımlamış.
‘Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür.’