Değişmemeliydin, Coşkun Ağabey…
Şimdi sana sorsam nerede benim çocukluğumun sevgi dolu samimi Coşkun(ALP) ağabeyi desem bana buradayım diyebilirmisin….
Samimi söylüyorum içtenlikle diyemezsin!.
Biraz buruk bir şekilde gülümser başlarsın bana “İşler Güçler” demeye!
Sevgili ağabeyim ben bu satırlarımı 2-3 yıl önceki Coşkun ALP için yazıyorum bugün geçmişteki arkadaşlarını kardeşlerini unutup bir bardak çay sohbetine hasret bırakan Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Coşkun ALP’e yazmıyorum…
Kısa ve Öz bu kadar yazabildim…
Unutmaki bu sitem sevgiden kaynaklanıyor…
Kent’te Yaşamak….
Kentte yaşamak zor…
Öncelikle, kentte yaşamanın bedeli olduğunu kabullenmek gerekiyor.
Dahası…
Kentte yaşamanın bazı kurallarına uymak gerekiyor.
Kurallara uyulduğunda, yaşam daha da kolay oluyor.
Uyulmadığında ise…
Yaşam olabildiğince zorlaşıyor.
Kalabalık kentlerin en büyük sorunlardan biri Trafik…
Bağlantılı olarak da Ulaşım…
Her ne kadar alt yapı eksik de olsa, kurallara uyulduğunda krafik belli bir düzen içinde akıp gidiyor.
Ancak…
Kurallar ihlal edildikçe, alt yapı yeterli olsa da karmaşa ortaya çıkabiliyor.
Kentlerde, kurallara uymayanlara çeşitli yaptırımlar getirilmiş.
Bunların başında da cezalar var.
Bazı insanlar, cezaların caydırıcı olmadığını söyler.
Aslına bakarsanız, cezaların caydırıcı olduğunu düşünmüyoruz.
Ancak…
Trafikte öylesine aleni ve isteyerek kural ihlali yapanlar var ki…
Bu insanlara olabildiğince ceza verilmesinden yana olur hale geldik.
İhtiyaç Listesi!
Şu sıralar okullarda öğrenci kayıtları yapılıyor…
Pek çok devlet okulunda, özellikle Ana okullarına yada ilk defa kayıt olmaya gelen öğrenci velilerinin alması için ellerine, içinde kolonya’dan tuvalet kağıdına, sıvı sabundan, havlu peçeteye kadar pek çok malzemenin olduğu birer ihtiyaç listesi tutuşturuluyor.
Bazı okullarda, bu ihtiyaç listelerinin yanı sıra bir de okulun diğer ihtiyaçlarını karşılamak için bağış, yani para talep edildiği haberleri geliyor.
Yani…
Devlet okullara parasal anlamda yardım etmiyor.
Resmen “kendi yağınla kavrul, yerel imkânlarla faaliyetini sürdür” diyor…
Bunun üzerine de okullar çareyi, velilerin eline belirli aralıklarla “ihtiyaç listesi” tutuşturmakta buluyor. Biraz önce eğitim demiştik kayıt parası yerine okul ihtiyaç malzemelerinden bahsetmiştik ya Eğitimde sıkıntı varda sağlıkta durum farklı mı sanki?
Orada da aynı manzara var.
Yatan hastaların kullanacağı malzemeler, hasta refakatçisinden isteniyor.
Hastaneler, aldıkları tıbbi malzemelerin parasını bir iki yılı aşkın süredir ödemiyor.
VİRÜS!!!
Pandemi ile mücadelenin neredeyse büyük bir bölümünü sağlıkçılara bıraktığımız doğrudur..Bu süreç içinde yönetimlerin ve toplumun duyarlılığı konusunda çokta iç açıcı şeyler söylemek mümkün değil.Özellikle yasakların tutarlılığı ve toplumun bu yasaklara uyması konusunda sınıfta kaldık diyebilirim.
Bugün toplumda hala kurtarıcı olarak beyaz atlı prens beklentisi var. Bir kısmı virüsün zamanla çekip gideceğine inanıyor. Bir kısmı da aşıyla süreçten kurtulacağımıza inanıyor. Hâlbuki her iki durumda da zaman geçiyor ve bu zaman içinde de, ölüm tehlikesi burnumuzun dibinde.
YÜZ(SÜZ)LEŞEN!
Necip Fazıl tarif ediyor:
“İki çeşit insan vardır.
Zaman geçtikçe hataları ile yüzleşen.
Zaman geçtikçe yüzsüzleşen!”
Sanırım Türkiye’de ikincisinin oranı, alışkanlık haline gelerek giderek yükseliyor.
Eee boşuna dememişler; “Alışkanlıklar paslı çivilere benzer, söküp atmak zordur.”
Olmadı İbrahim…
Ticaret lisesinden okul arkadaşım,Çorlu’da üst devrem olarak çok iyiliğini gördüğüm Asker arkadaşım sonra Ordu Belediyesi zabıta memuru olarak her gün sokaklarda karşılaşıp hal hatır sorduğumuz karıncayı dahi incitmeyen yüreği güzel insan İbrahim Güzeltepe arkadaşımızı trafik kazası sonrası kaybettiğimizi öğrendim.
Kısa bir süre önce emekli olan ve bundan sonra ailem ve kendim için yeni bir hayata başlayacağım diyerek sohbet ettiğimiz arkadaşımıza Allah’tan rahmet başta ailesi olmak üzere tüm dost ve sevenlerine sabırlar dileriz…