Ana Sayfa Tokmak 8 Mayıs 2022 1710 Görüntüleme

TOKMAK

HELAL OLSUN SUSKUNLAR ORDU’SUNA!

Siyasi kimliğini bir tarafa bırakın adamın biri misafir olarak geldiği şehrimizde Ordu’nun seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı için yanında Ordu AKP Milletvekili olduğu halde edepsizce sözler sarf diyor sonra çekip gidiyor!

Aradan günler geçiyor AK Parti Milletvekilleri başta olmak üzere İl ve İlçe başkanları Belediye meclis üyeleri AK Partiye yakın STÖ’lerden “ses” çıkmıyor.

Bu yazıyı kaleme alana kadar AK Parti Genel Merkezi dahil sadece ses değil “tık” bile yok…

Demek ki herkesin başka hesabı kitabı beklentisi var sadece OBB Genel Sekreteri Sait İnan dışında..

Her zaman ki gibi helal olsun SUSKUNLAR ORDU’SUNUN  KORKAK  KAHRAMANLARINA…

 

 

“Ağlamasın Çocuklar”

Demokrat Parti Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt, twitter üzerinden yaptığı paylaşımda pandemi nedeniyle izin verilen ve şimdi geri çağrılan 96 bin mahkum için paylaşımda bulundu. “Hapishaneler ağzına kadar dolu. ” diyen Cemal Enginyurt, karardan vazgeçilmesi önerisinde bulundu.

“Açık cezaevlerinde yatarken, pandemi sebebiyle 96 bin mahkum eve gönderildi.. 3 yıldır yuva oldular, İş kurdular, Suçtan uzak durdular, Şimdi cezaevine dönün diyorsunuz.” diyen Cemal Enginyurt, “Hapishaneler ağzına kadar dolu. 96 bin mahkuma çare olun. Ağlamasın çocuklar. Yıkılmasın yuvalar.” ifadelerini kullanarak yeni bir gündem başlattı.

 

 

Bayramın Ardından…

Bayramları tadında yaşadığımız günleri çok özlemiştik..
Son iki yılda yaşadıklarımızdan dolayı bayramlar

adeta burnumuzdan gelmişti.
Şükür bu sefer korkmadan, tedirgin olmadan bayram

namazını  önceki yıllar gibi eda ederek, eşimize

dostumuza ziyaretleri korkusuzca yaparak,

Annemizin babamızın elini öpmekten çekinmeyerek onlara

‘Acaba hastalık bulaştırırım’ korkusunu bir tarafa atarak.
Nihayet bir bayramı geride bıraktık.

İki yıl karabasan gibi çökmüştü virüs üzerimize.

O güzel toplu dini vecibelerimiz bile kısıtlanmıştı.

Sosyalleşmenin tablosu bayram namazlarını eda edememiş,

en yakınımıza sarılma özgürlüğümüz dahi elimizden alınmıştı.
“Maske mesafe temizlik”sloganıyla yatar kalkar olmuştuk.

Komşumuzla iki bardak çayı yan yana içememiştik.

Geleceğe dair endişeli beklentilerle huzursuz olurken, dört

duvar arasında ve teknolojik imkânlarla bayramları

kutlamak  zorunda kalmıştık.

O günleri yaşayacağımız kimin aklına gelirdi ki.

Çok şükür o günler geride kaldı.

Dileğimiz o günlerin geri gelmemesi, insanların

birlikteliğine, beraberliğine halel  getirecek  salgınların

başımıza  musallat olmaması.

Artık geçmişe değil ileriye bakma.

Karamsarlıklardan uzak olumsuzlukları silme zamanı.

Virüsten uzak nice bayramlara yeniden kavuşmak dileğiyle?

 

 

 

Trafik…

Ordu’da trafik sorununu önemli ölçüde çözeceği ifade edilerek yapılan kavşakların yetersiz olduğunu düşünüyorum ve mutlaka 2-3 noktaya akıllı kavşak yapılması gerektiğini savunuyorum.
Şehir içi trafik sıkışıklığı konusunda eleştirecek çok şey var ama erken olur, diye yazmıyorum…
Araç kullanan herkes, aynı dertten şikayetçi…
Mevcut haliyle kavşaklar değil, sürücüler akıllı olmak zorunda…
Yoksa, kazanın olmaması mümkün değil!..
Sorunu yaşayanlar anlamıştır, sanırım…
Ordu’da trafik sorununun en önemli parçası, otopark meselesidir…
Otoparklar yeterli değil ama bazı insanlar, milyonlarca lira ödedikleri
lüks araçları, 10-15 lira vermemek için esnafı, yayaları ve diğer sürücüleri zorlayacak yerlere
bırakıyor…
Bir büyüğüm, aracını gelişigüzel park eden böyle insanlar için “Parayı kolay bulmuşlar ki, böyle sokak ortasına araç çekiyorlar” demişti…

Hani haksız da değil…

Ne desek boş yani…

Deveye sormuşlar boynun niye eğri diye..

Deve gülmüş,nerem doğru ki!

 

 

 

KİTABINA UYDURUYORUZ İŞTE…

Eskiden; “Yerli malı Türk’ün malı. Herkes onu kullanmalı” sloganını fişleri yazar, hafızamıza nakşederek bu mihval üzerine yaşantımızı dizayn etmeye çalışırdık.

O günlerden bugünlere alanı geliştirip, “Her şey Türk için Türk’e göre” idealini ekonomik literatürün dışına da çıkararak yasama, yargı, yürütme hesabına kadar taşıdık, dayadık.

“Türk’e göre” olmasa da, “Türk Tipi” bir mantıkla hesap kitap yapmaya başladık. Demokrasinin kitabına uymadık, demokrasiyi “Türk Tipi” diye yeni baştan yazarak “gelen-giden” üzerinden kendimize uydurduk.

Yasama ve yürütme gücünü tamamen siyasetin emrine verip, orada da bir Türk Tipi icat eyledik. Akşamdan sabaha siyasal çıkarlar için akıl almaz değişikliklere imza atıp, dünyaya örnek olduk! Ama iyi mi, kötü mü? Ona hiç bakmadık! Ezcümle, demek istediğim odur ki söz konusu başta demokrasi ve siyasi hesap olmak üzere her işimizde kitaba uymaz, kitabı kendimize

uydururuz!

Dilim sormaya varmıyor ama sadece demokrasi, siyaset ve ekonomi de mi kitabı kendimize uyduruyoruz?

 

 

 

 

KARADENİZ YAŞLANIYOR!

Sayın İmamoğlu’nun başta Trabzon,Rize ve Ordu olmak üzere Karadeniz’in ahvali ile ilgili yaptığı şu tespit ve değerlendirme bana göre, her kesimden herkesin “şapkayı önüne koyarak” yapması gereken acı gerçekti:

Karadeniz en hızı yaşlanan nüfusa sahip. Hâlbuki en genç nüfus burada olmuştur. Ancak gittikçe yaşlanan bir nüfusa dönüşüyor. Hiçbirinizin çocuğu burada durmak istemiyor. Çünkü…”

Sayın İmamoğlu’nun “Çünkü…” diyerek gençlerin ardı ardına Karadeniz’i terk etmelerine neden olan olumsuzlukların başına işsizliği koyarak sayması kaçınılmazdı.

Ben bile son 15-20 yılda “belki bir yardımı olur” umudu ile yanıma gelenlerden 30 yaşın altındakilere, “Yaşınız uygun iken, başka illere, ülkelere gidin”  tavsiyesinde bulunup durdum, hâlâ da duruyorum.

Ekrem İmamoğlu’nun “Nüfusu yaşlanıyor.” dediği Karadeniz ile ilgili gerçeği Türkiye İstatistik Kurumu rakamları ile destekleyecek olursak ortada şöyle bir tablo var:

Türkiye nüfusunda 2016’da 65 ve üstü yaş oranı yüzde 8.3 idi. Bu oran 2021’de yüzde 9.7 ye yükseldi.

Karadeniz’deki yaşlılık oranını öğrenmek ister misiniz? Yüzde 12’nin üzerinde…

Ve bu yaşlılık başta fındık gibi tamamına yakını ihraç edilerek bu ülkeye yılda net olarak şimdilik 2.5 milyar döviz kazandıran bir ürünün yetiştirilmesine, verim ve kalitesinin arttırılmasına, dolayısı ile daha çok gelir kazandırmasına da, diğer üretim alanlarında da olumsuz etki ediyor.

Ezcümle; siyasi kariyerini burada kazanmamış olsa da, çocukluğu ve gençliğini Trabzon’da hatim eylemiş Ekrem İmamoğlu’nun “En kötü gerçek en güzel yalandan iyidir” derb-i meselini hatırlatırcasına ortaya koyduğu Karadeniz gerçeği, “Her işin başı insan” kabul edildiğine göre budur.

Bu gerçeğin de kabul edilebilir ve sürdürülebilir olduğunu söylemek, akıl işi değildir!

 

 

 

İlginizi çekebilir

TOKMAK 16 KASIM 2020 PAZARTESİ

TOKMAK 16 KASIM 2020 PAZARTESİ

Tasarım | Fega Bilişim Teknolojileri