Polisimiz ve 186.Yıl
Her zaman diliminde,mekan gözetmeksizin her yerde;
Vatandaşımızın , güçsüzlerin yanında ve hizmetinde olan
Vefakar , Cefakar;
“TÜRK POLİS TEŞKİLATININ”
Kuruluşunun 176.yılını ve Haftasını Kutluyoruz.
Haksızmıyım..
Bu şehrin,yoksulunun, ihtiyaç sahibinin, işsizinin, aşsızının derdini de savunabilecek…
Gerektiğinde ‘Ben Ordu halkının temsilcisiyim/ başkanıyım’ diyerek herkese posta koyabilecek…
Adil…
Dürüst…
Geçmişinde ‘lakap’ sahibi olmamış…
Talimatla Ordu’ya gönderilmemiş…
Bu halkın içinden çıkmış…
Halkın güveneceği…
Bir lidere ihtiyacı var!
Ordu o lideri bulduğunda ancak bir başka güzel olur…
Hala var vallahi var…!
Hala salgına inanmayanlar var…
Hala aşı olmak istemeyenler var…
Hala maske takmayanlar var…
Hala kalabalık mekanlara, hiçbir işi olmamasına rağmen, sırf zevk olsun diye girenler var.
Hala eline aldığı bir ekmekle bütün gün dolaşanlar var…
Hala hiçbir şey olmamış gibi misafirlik misafirlik gezenler var…
Hala sırf zaman geçsin diye toplu taşım araçlarıyla bütün gün gezenler var.
Hala yasaklara uymayanlar var,
Hala acil olmamasına rağmen toplantılar düzenleyenler var.
Hala acil olmayan bu toplantılara katılanlar var…
Hala bunları yaptığı için virüs bulaşan var.
Hala bunları yaptığı için virüs kapıp, diğer insanlara bulaştıranlar var…
Sonuç olarak…
En yıkıcı salgınlardan birini yaşıyoruz, hala salgın yokmuşçasına yaşayan ve hiçbir şey umurunda olmayan bir ton insan var!
Aydın Savaşkan Gönüllerin Adamıydı…
Gönül adamı olmak zordur, Aydın SAVAŞKAN sen yaşamında Gönüllerin Adamın oldun ,dostluğun samimiyetin kişiliğin bizlerin yüreğine kazındı hiç silinmeyecek..
Kim derdi ki gecenin bir yarısı sen kalp krizine yenik düşerek aileni sevenlerini boynu bükük bırakıp biricik kızına koşacaksın.
Ne yazarsak yazalım ne söylersek söyleyelim, hepimizin gideceği yere sen biraz erken zamansız gittin be…
Olmadı olmadı olmadı işte bu olmadı güzel insan sevmedim bu sürprizini…
Işıklar içinde uyu…
Son görüşmemizde bana “Bugün Cuma” yazısını yazmıyorsun çoktan beri demiştin söz veriyorum yazacağım ve hep seni hatırlayacağım…
Siz; deyin gayrı!
Hani durmadan yineliyorum ya; “Allah’ın insan diye yaratıp, akıl ile donatıp, kullanması için irade verip, hesap için kul hanesine kayıt ettikleri” diye…
Ama gel gör ki, insan diye yaratılıp, akıl ile donatılanlar arasında o kadar çok iradesini kullanmayan, dolayısıyla “kul” hanesindeki kayıtları şüpheli hale gelenler var ki!İradesini kullanmayıp ya da kullanamayıp başkalarına ben diyeyim “kiraya verenler”, siz söyleyin “teslim edenler”, adeta birilerinin papağanı haline dönüşmüş durumdalar.
Siyaset ve ekonomi de erk sahibi olanlar, dini amacından saptıran dinci şıhlar, şeyhler, “karaya ak” derlerse, “haramı helal” sayarlarsa, “dişiyi erkek” diye tarif ederlerse, aklı kullanmayıp, iradeyi kiraya verenler de onlara tabii oluyorlar.
Dahası, haksızlık karşısında susmayı tercih ederek, şeytan olarak nitelenmeyi bile kabul edebiliyorlar.Düşünmek, sormak ve sorgulamak yok.
Sadece kayıtsız şartsız biat etmek var!
Ne acıdır ki, ben diyeyim “ümmet” siz söyleyin “millet”, giderek bu hale dönüşüyor!
Ölüm Kaçınınılmazdır!
Her kişinin bu dünyada, yaptıkları ve yapmaları gerekirken yapmadıklarının hesabının sorulacağı, uzayıp giden parmaklıklar arasında, kendi zindanlarında mahkum olacakları bir gün var.İhtirasa dönüşen aşkı ve sınır tanımaz öfkesinden Allah’a sığınır. Ve de o akıl sahipleri haklı olmanın kendilerine haksızlık yapanlara karşı, haksızlık yapma hakkı vermediğini bilir. Sonra onlardan ne farkımız kalır ki” ifadelerini herkesin iyi analiz etmesinde fayda var. Kısacası kimse kendisini ölümsüz sanmasın.
Kıssadan hisse:
Nasıl demiş Hünkâr Hacı Bektaş Veli:
“Hararet nardadır, saçda değildir,
Keramet baştadır, taçta değildir,
Her ne arar isen kendinde ara,
Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir.”
