ORDU ESNAFI
NOVADA isimli AVM açıldıktan sonra Orduluların bir anda bu yere hücum etmesi bana atalarımızın bir sözünü hatırlattı.
“Görmemişin oğlu olmuş çekmiş bacağını koparmış!”
Bakıyorum iğne atsan yere düşmüyor.
AVM’ye baktığımda 3. kat yani sinema çocuk oyun salonu ve yeme içme yerleri dışında başka bir yenilik yok.
Giyim markaları Ordu sokaklarında var zaten.
Siz AVM görmek istiyorsanız Samsun’a veya Trabzon’a gidin buradaki AVM ismi sizi yanıltmasın paranızı boşuna çar çur etmeyin..
Ordu Esnafı haklı olarak siftah edemediklerinden dert yanıyor.
Geçmişte Mahalle bakkallarını yok edenler yarın Eski ve yeni Fidangör’deki esnaflarında kepenk kapattığını görürseler şaşırmasın.
Şehir merkezine beton yığını ile AVM olmaz olsa olsa kapalı cezaevi olur…
UNUTULMASIN Kİ:
Ne diyeyim, bilemiyorum! Ama; “Amaca ulaşmak için her yolun mubah sayıldığı…” Konuşulan yöreye göre, “Nabza şerbetin verildiği…” Kendine “helâl” sayılanın, başkasında “haram” hanesine yazıldığı… Ağızdan çıkanın kulağa girse de akla uğramadığı… Kullanılan uslübun “sokak ağzına” bile rahmet okuttuğu… Dün söylenenin bugün unutulduğu… Önceden “Ak” olanın, şimdi “karalara” büründürüldüğü… Ve de tüm bunların, yasaların “ANA”sı adına yapıldığı bir ülkede… Ben neyi, nasıl anlatayım? Hem de içinde her yönüyle, yanıyla “ANA” var ise!
BALTANIN SAPI!
“Sizden biri değil mi” denilerek bir şeyler sorulmaya başlanacağını hissettiğimde aklıma hangi kıssa geliyor, bilir misiniz? Hani, oduncu ormanda ağaç keserken, balta her inişte ağaç ağlıyormuş, oduncu sormuş: “Çok mu canın acıyor?” “Yooo, elindeki baltanın sapı benden de…”
RIHTIM BAŞINDAKİ “IŞIKLI ATATÜRK PORTESİ” NE OLDU?
Naim Günay arkadaşımız sosyal medyada yıllarca Rıhtım başında gece lambaları yandığı zaman güzel bir görüntüsü olan ATATÜRK PORTRESİNİN ne olduğu yazısını paylaşarak yetkililerden yanıt istemiş.
İşte o paylaşım çünkü yanıtını bende merak ettim..
“60’lı yıllarda sosyal hayatımıza hızla giren yeni rıhtımda yazları herkesin ailece gelip oturduğu güzel bir çay bahçesi de açılmıştı. Rıhtımda akşamları ampullerin yanmasıyla ortaya çıkan ışıklı bir Atatürk portresi vardı. Bu parlak ışıl ışıl Atatürk görüntüsü çok hoşumuza giderdi. Hele bir gemi gelip de, gece tüm ışıklarını yaktığında rıhtımda çok güzel bir tablo oluşurdu.
Bu ışıklı Atatürk portresini ampullere göre Resim öğretmeni Merhum Ziya Ataoğlu çizmiş, teknik uygulamayı ise Ordu Sanat okulda öğretmenlik yapan Rahmetli Kamil Çakır tarafından yapılmış ve 1970 li yıllarda rıhtım başına dikilmişti. Ordu’nun adeta o günden bugüne kadar bu ışıklı Atatürk Portresi bir simge haline gelmişti. Ordu’nun neresinden bakarsanız bakın, Atatürk’ün ışıklı panosunu görmeniz mümkün olurdu.
Ordu’da yaz akşamları esen tatlı bir meltem eşliğinde insanlar yürüyüşe çıkardı. Sahilde gezilirken herkes birbirini süzer, tanıdıklar selamlaşırlardı. Gençler yaz geceleri kıyıdaki loş ışıklar altında sahili baştan başa her gece turlarlardı. Atatürk’ün ışıklı portresi altındaki bu parkta herkes oturup, çay içer, çekirdek çıtlatır, müzik dinler ve sohbet ederdi.
Artık,o rıhtım başında biz eskilerin gözünde sembolleşmiş olan, Atatürk portesinin ışıkları söndü. Çünkü “Işıklı Atatürk Portresi” birden bire ve sessizce yerinden sökülerek kayboldu. Ben şahsen bugün yoldan geçerken yeni fark ettim. Umarım saha düzenlemesi için geçici olarak yerinden kaldırılmıştır. Bu işle ilgili birileri çıkıp, kamuoyuna gerekli açıklamayı önceden yapsaydı, her şey daha şık ve hoş olurdu.
Öyle değil mi?”