Ana Sayfa Tokmak 10 Nisan 2022 1712 Görüntüleme

TOKMAK

Vali Sonel ve Dokunuş…

 

Vali Tuncay Sonel Koronavirüs illetinin tavan yaptığı ekonominin dibe vurduğu esnafın kepenk kapatmaya yüz tutup fakir fukaranın kapılardan kovulduğu bir dönemde Ordu Valiliği görevine başlamıştı.

İşi çok zordu bize göre..

Fakat o öyle bir yerden gelmişti ki İnsanlara değer verilmeyen  daha doğrusu insanların insan yerine konulmadığı Tunceli’den gözyaşları arasında ayrılmıştı.

O gözyaşları bizlere adeta bir mesajdı.

Demek ki mutluluğun reçetesi cebindeydi.

Bitmeyen Valilik binası yılan hikayesine dönen Şehir Hastanesi projesi onun kıvrak zekası ve Ankara ile uyumu sayesinde çözüldü. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim sadece dış görüntüsü bitmiş gibi gözüken içi fındık deposu gibi boş olan Valilik hizmet binası bugün devlete  milyonlarca liralık  tasarrufu sayesinde hizmete açıldı. Keza Şehir Hastanesi onun cesaretli ve kararlı adımları sayesinde bugün2023 yılında hizmete açılacağı konuşuluyor.

Bunlar madalyonun ön yüzü en önemlisi Madalyonun arka yüzü..

Şehit , Gazi aileleri ve yetim çocuklar ile fakir fukaranın yüzleri gülmeye başladı..

Onlara sadece Valiliğin ve Konutunun kapılarını değil yüreğini açarak devletin sıcaklığını hissettirerek onları sahiplendi..

O halde…

Bir Vali düşünün, dokunuşuyla yüreklerde iz bırakıyorsa, çaresiz insanların gözlerinden akan yaşları samimiyeti ve tebessümüyle siliyorsa onlara devletin varlığını ve gücünü hissettiriyorsa işte o zaman o şehirde mutluluğun fotoğrafı çekilir..

 

 

 

 

YAZIKLAR OLSUN SİZE…

 

Mübarek Ramazan ayında bir kenarda durun bari..

Sizin bulunduğunuz mevki ye nasıl geldiğinizi bilmeyen yok.

Açtırmayın ağzımızı..

Tüyü bitmemiş yetim hakkı yediğinizi FETÖ ile ilişkinizi bilmeyen yok.

15 Temmuz öncesine kadar diz üstü yere oturarak yediğiniz MAKLUBENİN yerini şimdi otel çatı katlarındaki lüks mekanlarda sandalyeye oturarak yediğiniz zıkkım almış!

Unutmayın o şatafatlı sofra resmi yakanıza taktığınız TÜRK BAYRAĞI rozeti sizin geçmişinizi silemez…

 

 

 

 

Sen Yaz!

 

Ayağındaki kara lastiğe yama vurup giyen dedenin haberini sen yaz.

Doyamayacaklarını anlayınca boş yemek masasının başında ailesini katleden babanın haberini sen yaz.

Dağın bir tepesindeki teneke evlerinden kara kışta elleri ayakları donarak okula giden çocukların haberini sen yaz.

Asker arabasını kapının önünde gördüğü gibi kardeşinin şehadet haberini anlayan ablanın feryatlarının haberini sen yaz.

Kredi kartıyla ekmek alan annenin haberini sen yaz.

Borç batağına saplanıp çaresizlikten intihar eden kardeşlerin haberini sen yaz.

Açım deyip kendini yakan babanın haberini sen yaz.

Geçinemiyorum diye isyan eden seyyar amcanı gözyaşlarının haberini sen yaz.

Ekmek teknesine el konulmasın diye koskoca adamların zabıta memurlarına  ağlayıp yalvarmalarının haberini sen yaz.

Elektrik, doğal gaz, su faturalarını ödediğinde elinde hiçbir şey kalmayan ve açlığa mahkum olan emeklinin haberini sen yaz.

İş bulamadığı için yaşama umudunu yitirmişlerin haberini sen yaz.

Oturduğun yerden ahkam kesme al kalemi eline ben sana köşe vereyim sen yaz!

 

 

Sahi, Kimdir!

 

Merak ediyorum hangi şahsiyetlere büyük adam demeli?

Bana göre büyük adam, her şeyden önce iyi niyet sahibi adamdır.

İcraatındaki amiller, toplumun yükselmesidir. Kendisinin bir çıkar kaygısı yoktur. Büyük adam her devirde erdem ve meziyet diye tanınan vasıfların birçoğuna sahip adamdır. Büyük adam özel hayatında da yüksek ve temiz olan adamdır. Birtakım meziyetleri olan reziller hiçbir zaman büyük adam değildir. Sözü ile işi arasında zıtlıklar bulunmayan, yalan ve hileden payı bulunmayan büyük adamdır. Adam seçmesini, her işin ehlini bulmasını bilen büyük adamdır. Sözün kısası büyük adam pek seyrek yetişir. Bir millet için büyük adam yetiştirmek ne kadar büyük bir mutluluksa, yetiştirememek de o kadar büyük bir felakettir. Bundan daha büyük ve korkunç olan felaket ise alelade adamları büyük sanacak kadar gafilleşmektir.

 

 

FALCI!

 

Kadının biri kasabalarında kurulan panayırda şöhretini duyduğu falcının çadırına girmiş. Falcı, karanlık ve dumanlı bir ortamda önündeki ışıklı kristal topa bakarak gelecek hakkında kendisine gelen mistik haberleri iletmeye başlamış..
“Bunu söylemem kolay değil ama sözü dolandırmayacağım..” demiş üzgün bir ifade ile, “Dul kalmaya hazırlan evladım.. Kocan bu sene feci bir şekilde ölecek!..”
Kadın, titreyerek yanan mum ışığında hafif ürpererek falcının yüzüne bakmış, kendine gelebilmek için birkaç defa derin nefes alıp vermiş, heyecandan kuruyan genzini temizleyerek
“B.. Bir şey sorabilir miyim?..” demiş,
“Evet?..”
“Pekii.. Beraat edebilecek miyim?..”

 

 

 

Eşeğin bile iki seçeneği var

 

Eşek nasıl olduysa su kuyusuna düşmüş…
Köylü toplanmış kuyunun başına…
Başlamışlar “Yuh sana! Nasıl başardın da düştün bu kuyuya?” demeye…
Eşek, kuyuda can havliyle o bildiğiniz sesi çıkartabiliyormuş ancak.
Köylülerden biri “Kurtaralım yahu! Yazık hayvana” demiş…
Başka biri “Bunu kurtarsan yarın yine gelir düşer. İyisi mi biz bunu düştüğü kuyuda öldürelim” fikrini vermiş…
“Kurtaralım”, “Öldürelim” tartışmalarından sonra, öldürmeye karar vermişler.
Kararı da kuyunun dibindeki Eşek’e bildirmişler.
Başlamışlar küreklerle kuyuya toprak atmaya…
Eşek’in bu durumda yapacağı iki şey varmış…
Birincisi; Kaderine razı olmak ve üzerine atılan toprakların altında ruhunu teslim etmek…
İkincisi ise;
Aklını başına almak, ölmesi için üzerine atılan her kürek toprağı silkeleyip, altında biriktirerek yükselip kurtulmak…
Böylelikle, kendisini öldürmek için atılan her kürek toprağı fırsata çevirip, düştüğü kuyudan canlı olarak çıkmak…
Eşek hangisini mi yapmış?
İşte tam da burada masalın sonu siz bağlayın istiyoruz…
Eşek hangi yöntemi seçmiştir sizce?
Aklı başına gelip, silkelenmek suretiyle düştüğü kuyudan kurtulmayı mı?
Yoksa…
Düştüğü kuyunun dibinde kendisine reva görülen ölümü kabullenmeyi mi?
Hangisi?

İlginizi çekebilir

Tasarım | Fega Bilişim Teknolojileri