Cuma günü yolum Organize Sanayi Bölgesine düştü…
Birkaç sanayici diye tanımladığımız iş insanları ile de ayak üstüde olsa sohbet etme fırsatım oldu.

Onlara bir dokun bin ah işit!
Öncelikle gördüklerimi yazayım…
İhracat üretimi yapan birkaç firmanın önünde az sayıda Tır ve Kamyonların hareketliliği görülüyordu.
Dışarıdan baktığınızda bile söz konusu ihracat üretimi yapan fabrikalarda işlerin çok da iyi olmadığını görüyorsunuz.
***
Sözünü ettiğimiz fabrikalar tahmin edeceğiniz üzere bize göre büyük çaplı üretimi ve cirosu olan fabrikalar.
Sayıları çok da değil…
Yurt içi üretimi olan orta ölçekli fabrikalarda ise böyle bir yoğunluk görüntüsü yok…
Faaliyet var olmasına var ama çevresindeki hareketsizlikten faaliyetin sipariş üzerine yapılan üretim olduğunu, gerçek kapasite ile çalışılmadığını bir bakışta tahmin edebiliyorsunuz.

Anlayacağınız; günü kurtaran bir üretim faaliyetini gözlemliyorsunuz.
***
Bir de küçük çaplı, atölye’den fabrika aşamasına geçmiş fabrikalar var bölgede.
Sayıları bir hayli fazla…
Tam bir ıssızlık hakim her birinde.
Önünde, işyeri sahibi ve birkaç çalışanın aracından başka araç yok.
Çalışanlar dışarıda ya boya yapıyor ya bahçe işleriyle uğraşıyor.
O araç ve çalışanların üretim dışı işlerle uğraştığını görmeseniz, terk edilmiş zannedersiniz.
Belli ki üretim yok. İşler kötü…
“Boşalt fabrikayı. Aylık 15-20 bin liraya kiralıyorum” deseniz, çoğu ceketini alıp gidecek gibi…
Zira…
Çoğu ayın sonunda bu parayı dahi kazanamaz duruma gelmiş.
***
Sonuç olarak…
Dövizle hammadde alıp, ürettiğini TL ile satan fabrikalar tükenme noktasına gelmiş vaziyette.
Hammadde fiyatlarının yükselmesi, bunun yanı sıra tedarikinde sıkıntı yaşanması ellerini kollarını bağlamış.

Yüksek faizli krediler nedeniyle para temininde büyük sıkıntı yaşamaya başlamış her biri.
Üzerine bir de salgın tuz biber olmuş.
Çalışabilecekleri minimum çalışan ile çalışmak durumunda kalmışlar.
Birçoğunun “kuyruğu dik tutmak” için dayandığını, birçoğunun fabrika demirliklerine “kiralık” pankartını asmamak için direndiğini rahatlıkla görebiliyorsunuz…
Velhasıl…
Organize’de işi iyi ve tıkırında olanlar var mı?
Sayıları bir elin parmakları kadar olsa da var…
“İşi bozuk olan var mı?” diyecek olursanız, işte ondan da bol miktarda var ki, asıl ölümle kalım arasında gidip gelenler de bizzat onlar!.