DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
Ordulu Olmak (1)
Bugün sizlere birkaç günden beri kaleme aldığım ve 2 gün sürecek “Ordulu Olmak” isimli bir yazı dizisi sunuyorum, eksiğim veya abartım vardır ama ben içimden gelenleri sizlerle paylaşmak istedim.
-Ordulu hava atmayı sever ama hava atanı oldum olası sevmez.
-Zenginliği ile övünmeyi sever ama zenginliği ile övüneni hiç haz etmez.
-Eleştirilmekten nefret eder ama eleştirmekten bir türlü vaz geçmez.
-Dedikodu yapanı sevmez örneğin, ama her ortamda dedikodu yapmak hoşuna gider.
-Gerçeklerin yüzüne söylenilmesini ister her ortamda ama kimsenin yüzüne bir şey söyleyemez.
-Kendi işiyle ilgili olur olmaz konuşulmasından nefret eder ama başkasının işiyle ilgili olur olmaz konuşmaya bayılır.
-Gece herhangi bir mekânda sanatçıya şampanya patlatmaktan acayip keyif alır ama bunu yapan başkaları için pek de iyi şeyler düşünmez.
-Yeni aldığı arabasının her yerde konuşulmasını ister ama başkasının aldığı arabanın konuşulmasına tahammül bile edemez.
-Aile yaşantısı ile ilgili çıkan söylentileri Allaha havale eder ama başkasının aile hayatı ile ilgili söylentilerin dibine vurur.
-İstanbul’da veya tatil beldelerinden aldığı evin her ortamda konuşulmasından keyif duyar ama başkasının aldığı ev konuşulurken burun kıvırır.
-Gittiği tatilin kulaktan kulağa yayılmasını ister ama başkasının yaptığı tatili bilmiyormuş gibi davranır.
Yukarıda saydığımız örnekleri, Ordulular adına daha da çoğaltmak mümkün.
Zira…
İster kızın, isterse eleştirin Ordulular olarak böylesine bir zafiyetimiz var.
Nedense, kendimiz için hak gördüğümüz ne kadar davranış varsa, aynı davranış ve düşünceleri başkası için mubah sayıyoruz.
Ya da…
Başkasında onaylamadığımız her türlü düşünce ve davranışı, bizzat kendimiz yapıyoruz.
En kötüsü de ne biliyor musunuz?
Bu hastalığımızı bile bile bir türlü kabullenmiyoruz…