DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
Öküz ve Eşek!
Pazar sohbetimiz tahıl pazarında çay
sohbetimizin kahramanları ise, Ordu siyasetinin duayen isimleri (söz verdik
isim yazmak yok)..
Dursun ağa 40 gündür yayla ile köy arasında gidip gelmiş şehre bayağın uzak
kalmış. Önce ona sordum, “Köylerde durum nasıl?” diye ?
Dursun ağa bana bakarak tek kelime ile “Fena!” dedi ve ekleyerek geçmişte bir
çiftçi tanıdığı ile yaşadığı şu diyalogu anlattı.
Yine böyle fındığın daha doğrusu köylünün durumunun konuşulduğu bir sohbette
çiftçilik yapan dostu “Dursun ağa, Bugün Tarım Bakanlığını kapatsalar, inanın 5
ay haberimiz olmaz” demiş.
-“Bu bile tarımın ve köylerdeki durumun nereden nereye geldiğini gösteriyor.
Daha fazla bir şey söylemeye gerek var mı?” dedi. Ardından da, belki çoğunuzun
bildiği, Atatürk’ün Florya köşkünden Küçükçekmece’ye doğru hareket ederken,
tarlasını süren bir çiftçiyle yaşadığı olayı anlattı.
Atatürk, sabanında koşulu öküzün yanında bir de eşek bağlamış olan
çiftçiye gözü takılır. Şoförüne hemen arabayı durdurmasını söyler. Mustafa
Kemal arabadan inip çiftçinin yanına gider.
-Kolay gelsin ağa.
-Sağ olasın bey! Hoş geldin. (Atatürk’ü tanımıyordur.)
-Hoş bulduk ağa. Yoldan geçerken ilgimi çekti, öküzün yanına neden eşek koydun.
Köylü bezgin bir ses tonuyla:
-Eşekle öküzün yan yana koyulmayacağını bende biliyorum, bunu bana mı
söylüyorsun?
-Kime söyleyeyim ağa?
-Vergi memuruna söyle.
-Vergi memuruna mı?
-Evet bey, vergi memuruna. Bu sene ürünüm az oldu vergi borcumu ödeyemedim. Bir
hafta önce vergi memuru geldi öküzün eşinin vergisini istedi. Ödeyemeyince “bu
senin vergi borcunu karşılar” diyerek alıp gitti. Benim öküzün eşini sattılar,
senin gibi beylerin sofrasına et sucuk yaptılar.
Mustafa Kemal çok sinirlenmiştir. Alışkanlığı gereği kaşlarını çatmıştır ve
onun bu halini gören köylü:
-Bana neden kaşlarını çatıyorsun bey. Yalan söylediğimi mi sanıyorsun?
Anlattıklarımın hepsi doğrudur istersen git Küçükçekmece Muhtarına sor.
Duruma iyice sinirlenen Atatürk:
-Neden kaymakama gidip durumu anlatmadın?
-Gittim bey.
-Kaymakam ne dedi?
-Git borcunu öde dedi.
-Sen de valiye gitseydin?
-Belli ki sen hiç valinin yanına gitmemişsin, halinden belli oluyor bey.
-Halimden belli mi oluyor?
-Evet bey gitseydin bilirdin.
-Neyi bilirdim ağa?
-Kapıdaki jandarmaların içeriye kimseyi almadığını.
Köylünün anlattıkları karşısında oldukça şaşıran ve sinirlenen Atatürk
sözlerine şöyle devam etmiştir.
-Başvekil İsmet Paşa’ya bir telgraf çekip durumu neden anlatmadın?
-Güldürme beni bey. Başvekilin kulağı sağır duymaz diyor herkes.
-Pekala! Gazi Paşa’ya neden telgraf çekmedin?
-Onun da bir gözü kör görmez diyorlar. Hem sen zenginsin bey, otomobilin bile
var. Bunları hiç işitmedin mi?
Atatürk cüzdanından para çıkartır ve köylüye uzatır. “Bunu kabul et ağa,
öküzünün yanına bir eş alırsın.” der.
Elleri titreyen köylünün elini sıkar ve yanından uzaklaşır. Florya köşküne
dönen Mustafa Kemal, Başvekil İsmet Paşa’ya telgraf çeker: “Acil olarak heyeti
vekileyi (bakanlar kurulunu) topla İstanbul’a gel.
Başbakanın önderliğinde bakanlar kurulu Florya köşküne gelir. Atatürk, şoförüne
köylüyü alıp gelmesini söyler.
Jandarmalar eşliğinde korka korka gelen köylüye başından geçenleri yeniden
anlattırır.
Ardından da ayağa kalkan Atatürk, elini sertçe masaya vurur ve yüksek bir ses
tonuyla:
-Beyler! Ben çiftçinin koşumluk hayvanını ve buğdayını sattıran bir kanun kabul
etmiyorum. Tarım aletini, sağımlık hayvanının sattıran bir kanun da
istemiyorum. Ankara’ya dönün ve hemen bu işi halledin.
Bu olaydan sonra aşağıdaki kanun bir gecede hazırlanıp yasalaştırılmıştır.
İcra İflas Kanunu Madde 82/4: Borçlu çiftçi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi
için zorunlu olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer
teferruatı ve tarım aletleri haczedilemez.