Ana Sayfa Ordu Haber 27 Eylül 2022 265 Görüntüleme

KARLIBEL; HEDEFİ OLANLARLA YOLA ÇIKTIK

Ordu Ticaret ve Sanayi Odası Başkan adayı Yüksek Mimar-Şehir Plancısı Levent Karlıbel, hevesi değil, hedefi olanlarla yola çıktıklarını belirterek, öncelikle Ordu’nun çalınan zamanını telafi edeceklerini söyledi.

“Paranız çalınabilir, bir daha kazanırsınız. Arabanız çalınabilir, yenisini satın alırsınız. Ama zamanınız çalınırsa bunu yerine koyamazsınız” diyen iş insanı Adil Levent Karlıbel, şöyle konuştu;

Gençlere çağrı

“Ordu’nun zamanı çalındı. Bunu açık yüreklilikle söylüyorum. Herkes objektif olsun, kapının önüne çıksın ve baksın. 30 yılda Uşak nereye geldi, Manisa nereye geldi. Samsun, Trabzon nereye geldi, bir baksın. Buna baktığınız zaman, zamanınızın çalındığını anlarsınız. Bunu bir daha kazanamayız.

Onun için genç arkadaşların da kendi yaşayacakları şehri yönlendirmesi gerekiyor.  İyi eğitim almış, işinde başarılı olmuş her arkadaşın bence Ticaret ve Sanayi Odasının seçimlerine girmesi gerekiyor. Elini taşın altına koyması gerekiyor. Ve bunun sonucunda da doğru bir yönetici seçmesi gerekiyor.

Sanayiyi yok sayamazsınız

Seçilecek arkadaş eğer sanayi sitesindeki araç, otomotiv ya da yedek parçacısının, ya da oradaki tamircinin sorunlarını bilmiyorsa ve onu seçimden seçime hatırlıyorsa, o koltuğa oturmamalı. Benim için de geçerli.

 

İşte Organize Sanayide insanlar yatırım yapıyorlar, çalışmak istiyorlar ama siz suyunu kontrol edemiyorsunuz. Elektriğini kontrol edemiyorsunuz. Bunun indirimi için onların koluna girip bir yere gitmiyorsunuz. Ya da onların bütün maliyetlerini aşağıya düşürmek için yaptığı çalışmalara katkıda bulunmuyorsanız, siz artık orayı temsil edemezsiniz! Biz bunları yapmak zorundayız. O insanlara muhtacız çünkü.

Birlikte yapabiliriz

Şimdi bugün fındık 45 lira seviyelerinde. Geçen yıl 350 milyon kilo fındık ihraç edilmiş, 2,5 milyar dolarlık da ihracat olmuş. Yani bu çok ciddi bir rakam. Bu paraya bu şehrin, bu ülkenin ihtiyacı var. Manavıyla ihtiyacımız var, sanayicisiyle ihtiyacımız var. Butikle ihtiyacımız var. Tekstilci için ihtiyacımız var.

Bu insanların sorunlarını çözmek de bizim görevimiz olmalı. Onlarla birlikte hareket etmek görevimiz olmalı. Ben de bu eksiklikleri görüyor ve biliyorum. Ama bunu tek başıma yaparım demiyorum, hep birlikte yapalım diyorum.

Seçimden seçime kapı çalınmaz

Ordu’da belki 100 tane firma, halli vakitli ve çok zengin olabilir. Onlara bu krizlerin de çok fazla zararı olmaz. Şöyle ya da böyle geçerler. Ama bizim bir orta ölçekli sanayimiz var. Orta ölçekli esnafımız var. Onlarla aynı masaya oturup dertlerini dinlemek zorundayız. Seçimden seçime değil, hemen her ay belki.

Oda’nın görevini belediyeler yapıyor

Ama biz bu tür yerleri bir yardım sevenler derneği gibi gezi amaçlı, birbirimize hediye vereceğimiz, plaket vereceğimiz bir yer gibi görürsek bir yere gidemiyoruz.

Bakın bizim eksikliğimizi belediyeler dolduruyor. Yani Altınordu ya da Büyükşehir Belediyesi’nin asli görevi değil ki bizim coğrafi işaretli ürünlerimizi tescil etmek. Yada yöresel ürünlerimizi meydana çıkartmak. Bunun görevi Ticaret ve Sanayi Odasınındır. Oradaki yöneticiler de bakıyor, bunlar bir şey yapmıyor bari biz yapalım, diyorlar.  Şimdi adama da yük oluyoruz, kendi asli işimizi de yapmıyoruz.

Demek ki oturacağız yeni bir Ordu planlayacağız. Herkesin para kazandığı, herkesin iş sahibi olduğu, bir düzen kuracağız. Şurada Gürcistan, öbür tarafta Azerbaycan. Bunlar büyük pazarlar. Bunları kaçırmamamız gerektiğine inanıyorum.

Akılla bakacağız

Onun için de hep birlikte çalışacağız. Bir güzel söz vardır, hep de kullanırım; ‘Göz olanı görür. Akıl olacağı görür.’ Biz akılla bakacağız. On sene sonra ne olacağına bakacağız. Ve bunu da arkadaşlarımızla paylaşacağız.

Doğru senaryo yazmıyoruz

Gerçekten çok yapılacak iş var. Bizim yarışmama gibi bir sıkıntımız yok ki! En iyi üreticiler bizde. En becerikli ustalarımız var. En kaliteli ürünü satan, bayilik yapan arkadaşlarımız var. En iyi aşçılarımız var. Niye biz en iyi aşçılarımızı ya da turizm yöneticilerimizle doğru bir turizm senaryosu yazmıyoruz. Ya da biz niye o başarılı iş makinesi üreten, sanayi makinesi üreten arkadaşlarımızla dünya ile yarışmıyoruz?

Bir ziyareti bile çok görmüşler

Küçük bir örnek vereyim size; Dünyadaki birçok fındık fabrikası, fındık işleme tesisi Ordu Organize Sanayi Bölgesi’ndeki üç tane önemli firmanın yaptığı kavurma, dilme, kıyma makinelerini kullanıyor. Dünyada arıcılık sektörü Ordu’dan giden makinelerle ayakta duruyor. Farkında mıyız, değiliz! Çünkü adamları hiç ziyaret etmemişsin. Ama onların kapısını açmak bizim görevimiz olmalı. Biz belki burada her bir fuar düzenlemeliyiz. Her ay bir önemli işadamını buraya getirip birileri ile tanıştırmalıyız. Belki bayilik alacak oradan arkadaşımızın birisi.

Milletvekillerini STK’lar yönlendirmeli

Şimdi biz niye Karadeniz’in en önemli özel üniversitesinden birisini burada kurmuyoruz? İstanbul’da 15 tane var. Belki adam gelip buraya da kuracak. Havalimanımız var, mesela niye bir havacılık fakültemiz yok? Havaalanı orada. Üstünde de günde beş ya da altı uçak uçuyor. Yani en müsait bir yer. Ama bunu birisi gündeme getirecek de yapılacak. Biz oturup bekliyoruz, birisi destek olursa yapılır, diye. Milletvekillerini bile bizim sivil toplum örgütlerimizin çalıştırması lazım. O da çok rahat edecek çünkü. Bu baskıyla o da gidecek diyecek ki genel başkanına; ‘yani bana dar ediyorlar Ordu’yu. Şunların isteklerini yerine getirelim’ diyecek. Belki de yapılacak. Ama biz istemiyoruz ki! Olsun, bir yerden başlayacağız, arkadaşlar layık görürse olur.

Ama ben şunu istiyorum; ben özel sektörde de uzun süre yöneticilik yaptım. Kendi işimden önce de yaptım. Sonra buradaki önemli bir sağlık yatırımında da yöneticilik yaptım. Bunların merkezinde de yöneticilik yaptım. Şöyle bir şey var; doğru insanlarla kurgularsanız her şeyi ve hevesi değil, hedefi olan insanlarla yola çıkarsanız, çok şey yaparsınız. Biz de yapacağız inşallah. Bizim hedefi olan insanlara ihtiyacımız var.

Eğer çocuklarınızın bu şehre dönmesini, yanınızda yaşamasını istiyorsanız, bu şehre sahip çıkın. Evleriniz olabilir, arsalarınız olabilir ama doğru düzgün yatırımlarınız ve şehri güzelleştirecek yatırımlarınız yoksa çocuklarınızı bile bu şehre geri getiremezsiniz. İstanbul’u seçer, Ankara’yı seçer, bir yere gider. Onun için herkes sahip çıksın.

Herkesin kazanmadığı şehirde mutlu olamazsınız!

Küçük esnaf kendi dişinden, tırnağından artırarak çocuğunu üniversitede okutuyor. Ama geri döndüğünde ya onun dükkanına ortak olacak o çocuk, ya da kısıtlı imkanı olan birinin kurduğu şirkette yönetici olacak. Bunun ikisinin koordinesini sağlarsak herkes mutlu olacak. Herkesin kazanmadığı şehirde mutlu olamazsınız. İstediğiniz kadar kazanın.

Kalitede yarışmalıyız

Keşke her aday olan ya da düşünen arkadaşımız da çıksa düşüncelerini anlatsa. Bu bir mükemmellikte yarış olsa. Zaten kalitede yarışarak başarı gelir.”

Tasarım | Fega Bilişim Teknolojileri