Ana Sayfa Ordu Haber 17 Mayıs 2024 91 Görüntüleme

İstanbul’da bir dizi ziyaretler gerçekleştirdik

Merkez Efendi Türbesi, Ayasofya kebir Camii, Panaroma müzesi ve Yerebatan Sarnıcı’nı ziyaret ettik.

Böyle bir tarihi eserlerin yapılış hikayesini öğrenip ziyaret ettiğiniz zaman çok daha farklı duygular içinde  her köşesinde tefekkür tarih ve maneviyat bir arada..

Bu vesileyle ziyaret ettiğim merkez efendi türbesi Ayasofya kebir Camii ve yere batan sarnıcının hikayesini sizlerle paylaşmak isterim;

 

İstanbul’da “Merkezefendi” semtine adı verilen Merkez Efendi ismi nereden geliyor?

Hak dostlarından Sünbül Sinan Efendi, bir gün müritlerine şöyle sorar:

– Eğer Cenab-ı Hak, bu kâinatın idaresini size vermiş olsaydı ne yapardınız?

Böyle bir soru ile hiç karşılaşmamış olan müritler çok şaşırırlar. Fakat hocalarına bir cevap verebilmek için düşünüp farklı farklı görüşler ileri sürdüler:

– Efendim, dünya üzerinde bir tek kafir bırakmazdım!

– Bütün kötülükleri yok ederdim!

– İçki içenleri helak ederdim! İçlerinde biri ise cevap vermeden susuyordu. O kişi, Sünbül Sinan Hazretlerinin dikkatini çekti ve ona bakarak sordu:

– Evladım! Ya sen ne yapardın? Edebinden yüzü kızaran mürit, büyük bir mahcubiyet içinde dedi ki:

– Efendim! Allah Teâlâ’nın  bu kâinatı idaresinde -hâşâ- bir noksanlık mı var ki, ben farklı bir şey yapabileyim? Kainattaki ilahî düzen, kusursuz bir şekilde işlerken ben; aciz, kısıtlı aklımla “Şunu şöyle yapardım, bunu böyle yapardım!” diyebilir miyim? Ne haddime!

İŞİN MERKEZİ

Sünbül Sinan Hazretleri, bu güzel cevaptan son derece memnun kaldı. Mütebessim ve nurlu çehresiyle müridini süzerek şöyle dedi:

– İşte şimdi iş merkezini buldu!

Bundan sonra o müridin adı “Merkez Efendi” olarak kaldı ve asıl ismi olan Musa Muslihiddin unutuldu.

 

Yere Batan Sarnıcı Hikayesi Nedir?

 

Sarnıç şehrin birinci ve ikinci tepeleri arasındaki su ihtiyacını karşılamak amacıyla Hadrianus su yollarına bağlanmıştır.

İstanbul Osmanlı Devleti tarafından fethedildikten sonra Sarayburnu ve Bahçe kapısı tarafına su dağıtımında kullanılmıştır. Daha sonra Osmanlı Devleti şehirde kendi su dağıtım sistemini kurdu. Yerebatan sarnıcı kayalık bir zemine oturmuş, tuğladan inşa edilmiş dikdörtgen bir yapıdır. 336 sütun taşımaktadır. Kuzeybatı tarafındaki 41 sütun şu an görünür durumda değil çünkü Abdülhamid Han döneminde kapatılmıştır. Yerebatan Sarnıcı’nın içerisinde Medusa, el heykeli gibi yapılar bulunmaktadır.

 

İstanbul’da şehrin su ihtiyacını karşılamak üzere 526-527 senelerinde yaptırılmış olan Yerebatan Sarnıcını Ayasofya’nın güneybatısında, Soğukçeşme Sokağı’nda. Suyun içinden yükselen pek çok mermer sütun nedeniyle halk arasında Yerebatan Sarayı olarak isimlendirilmektedir.

Yerebatan Sarnıcı neden para atılır derseniz, suya dilek dileyerek para atıldığında bu dileklerin gerçek olacağına inanılır.

 

Fâtih Sultân Mehmed Hân Hazretleri, İstanbul’u fethetdikten sonra, ilk Cum’a namâzını Ayasofya’da kılmak için kilisenin derhâl câmiye çevrilmesini emretmişdi.

 

Ordudaki ustalar kısa sürede Ayasofya Kilisesi’ni, kılıç hakkı olarak “Büyük Fetih Câmîi”ne çevirerek Cum’a namâzına hazırladılar.

Fâtih Sultân Mehmed Han Hazretleri toplanan cemaate;

– Aranızda ikindi namâzının sünnetini kaçırmayan var mı? Varsa cemaatin başına geçsin ve İmâmlığı yapsın” dedi.

Herkes birbirlerine ve büyüklere bakmaya başladılar.

Sultân’ın lalası da âlimlere ve sonra da Akşemseddin Hazretlerine bakdı. Herkesin başını yere eğdiğini gördü. Akşemseddin Hazretleri de başını öne eğerek;

– “Bir keresinde evime misâfir gelmişdi.

Misafiri kıramadığım ve meşgûl olduğum için ikindi vakti keraate girdi.

Hayâtımda sadece bir kez ikindi namâzımın sünnetini kılamadım” dedi. Akşemseddin’in Hazretlerinin bu sözü üzerine Fâtih Sultân Mehmed Hân;

-“Ben hayâtımda hiç ikindi namâzının sünnetini kaçırmadım” dedi.

Ayasofya’da kılınacak ilk Cum’a namâzında İmâmlığa Fâtih Sultân Mehmed lâyık görüldü.

Kuşatma esnasında bile ikindi namâzının sünnetini kaçırmamışdı.

Fâtih Sultân Mehmed Hazretleri, Tekbîr getirip namâza durmasına rağmen az sonra sağına soluna selâm vererek namâzını bozdu.

Tekrâr namâza durduğu hâlde yine sağa sola selâm vererek namâzdan çıkdı. Üçüncüsünde ise, tekbîr getirdikten sonra Cum’a namâzını kıldırmaya başladı.

Cemaatden bazıları:

“Padişâh büyük kibre girdi o yüzden namâzı başlatamadı” diye düşündüler.

Namâz kılındıktan sonra namâzı neden bozduğunu sordular. O da:

-“İstedim ki namâz sırasında bana ve bütün cemaate Kâbe-i Muâzzama görünsün.

Kâbe’nin önünde namâz kılalım.

Bu niyetle namâza durduğumda birinci ve ikinci Tekbîrlerde Kâbe görünmedi.

Fakat üçüncüsünde Kâbe gözümün önünde belirdi” dedi. Bunun sebebini Akşemseddin Hazretleri’ne de sordular.!

O da bu hâdiseyi şöyle anlatdı;

-“Padişâhımız üç defâ Tekbîr getirdi.

Birinci tekbîrde bakdım ki, Ayasofya’nın yönü kıbleye bakmıyor.

İçimden “İnşâ-Allâh bir yanlış yapmayız” dedim.

İkinci kez tekbîr getirdi, tekrâr namâzı bozdu, ancak; namâzı bozduğu için sevindim.

Üçüncü tekbîrde yine içimden:

“İnşâ-Allâh namâzını bozar” dedim.

Fakat o an bana manevî âlemde cemaatin en arka safı gösterildi.

Bu safta, bir kişilik yerin eksik olduğunu gördüm.

Bir an bakdım ki;

Hızır Aleyhisselam, o bir kişilik yere doğru gelirken direğe parmağını sokdu ve Ayasofya’nın yönünü kıbleye doğru çevirdi.

Ondan sonrada eksik safa geçerek namâza durdu.

Böylece Padişâhımız üçüncü kez tekbîr getirdikten sonra Kâbe’yi tam karşısında gördü, bir daha selâm vermedi ve böylece fetihden sonraki ilk namâz kılınmış oldu” dedi.

 

Cuma gününün hayrı ve bereketi sizlerle olsun.   Rabbimiz, -tövbemizi, -zikrimizi, -şükrümüzü,  -ilmimizi, -irfanımızı, -iyiliklerimizi arttırması niyazımla..

İlginizi çekebilir

GÜRGENTEPE’DE YOĞUN TEMPO

GÜRGENTEPE’DE YOĞUN TEMPO

Tasarım | Fega Bilişim Teknolojileri