Ana Sayfa Yazarlar 27.12.2023 318 Görüntüleme
Temel AŞAR

Hayat ne uzun ne kısa sadece yaşadığın gün kadardır.

Halimizi Görün!

Bizlere yani elinde kalem olanlara kızmak işin en kolayı.

Oysa bizler ellerimizden geleni yapıyoruz.

Kimimiz öyle kimimiz böyle ama bir şeyler yazıyoruz.

Bakın bir yazı okudum, paylaşmak isterim sizlerle okuyun bizlerin halini görün.

***

Yanlış adama kızıyorsun sevgili halkım.

Yazmayana kızman gerekirken, yazana kızıyorsun.

Niye yazmadın, niye bana haber vermedin, niye beni bilgilendirmedin demen gerekirken “niyetin ne” diye yazanı, seni bilgilendireni yargılıyorsun. Ve sonra da kalkıp basına kalayı basıyorsun!

Basın özgürlüğü, gazeteci için değil senin içindir. Senin olanı biteni ne bir fazlası ne de bir eksiğiyle kısacası tüm unsurlarıyla ve en kısa zamanda öğrenmen içindir. Kutsal olan gazetecinin haberi yazması değil; senin haberi öğrenebilmendir. Basın özgürlüğü ile korunan da gazeteci değil sensin. Ama sen kendi özgürlüğünün ayaklar altına alınmasına tepki göstermiyorsun. Hatta görevini yapan gazeteciyi “muhalif olmakla” suçlayarak “niye yazdın ki” diye yargılayarak bu açık sansüre gizliden gizliye destek veriyorsun.

Sen sevgili halkım, sen kendini sansürlüyorsun.

Birileri için “yazma” demek yerine kendin için “yaz” diyeceksin. Yaz hem de korkmadan, çekinmeden ve bıkmadan yaz. Ama sadece gerçeği ve gerçeğin tamamını yaz. Gerçeğin bir kısmını gizlemek ya da gerçeği yalanla harmanlayarak kirletmek, mesleğe de topluma da ihanetin daniskasıdır. Bu korkaklığa, bu kaypaklığa ve bu sahtekarlığa gazetecinin mayasıyla senin tavrından başka engel olacak bir şey yoktur.

Çok da uzak olmayan bir zamanlarda bize “dur” demezlerdi, “yürü” derlerdi, “yürü, araştır, bul, sor, öğren ve bize bildir” derlerdi. Bize namuslu insanlar değil, bize halkımız değil, bize haysiyetli, namuslu bürokrat ve siyasetçiler değil arsız, uğursuz it tayfası kızardı. Bize onlar ”yazma” derdi. Bize onlar “dur” derdi. Biz yazardık, çünkü biz sana, biz devlete, biz hukuka inanırdık. Geriye baktığımda şükranla ifade etmek durumundayım ki, inancımızda hiç yanılmadık, hiç hayal kırıklığı yaşamadık.

Şimdi kendime soruyorum:

Ne oldu, ne değişti yahut hangimiz değiştik? Ben cevap bulamıyorum bu soruya. Sen söyle sevgili milletim sen söyle; ne oldu, ne değişti? Neden bu suskunluk, neden bu gerçekten kaçış ve neden bu gönüllü sansür arayışı?

Mehmet Emin Yurdakul bundan bir asır önce “Bırak ben haykırayım, susarsam sen matem et; Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet,/Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir” der. Bırak sevgili milletim, bırak, şairlerin haykırsın, bırak gazetecilerin yazsın, bırak aydınların konuşsun. Lütfen bırak, bırak, lütfen, lütfen, lütfen bırak…

İlginizi çekebilir

Yaz tahtaya bir daha!

Yaz tahtaya bir daha!

Tasarım | Fega Bilişim Teknolojileri