DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
Güne Dair…
Atalarımız boşuna
dememişler bir gün öpmek zorunda kalacağın surata tükürme diye, daha 10 gün
önce söylemedikleri kötü söz atmadıkları iftira bırakmadıkları insanlara bugün
yağ çekerek kollarına girmek için “iyi
polis kötü polis” rolüne soyunanlar yine zirveye çıktı! Şimdi , Ordu’yu Boztepe’den biraz
seyredelim elbette benimde bir şeyler yazacağım günler gelecek diyerek,için
bugün güne uygun bir hikaye paylaşayım da günü kurtaralım… Bir inek, bir beygir, bir eşek, etrafa
dağılıp insanların ne yaptıklarını öğrenmeye ve üç yıl sonra buluşmaya karar
verirler… Her biri başka yöne gider.
Aradan üç uzun yıl geçtikten sonra buluşma yerine önce inek ve beygir gelir…
İkisi de perişan bir halde, zayıflamış, dişleri dökülmüş, kamburları çıkmış,
adeta çökmüştür.
Beygir merakla sorar: “Nedir bu halin inek kardeş?”
İnek acıklı bir şekilde içini çekerek anlatır:
“Sorma beygir kardeş… Bu insanlar çok merhametsiz… Beni durmadan
birbirlerine sattılar. Alan sütümü sağdı. Bir inek daha bulup onu yanıma
koyarak bizi çifte koştular, aç bıraktılar. Canımı zor kurtardım be
kardeş.”
Beygir de acı acı başını sallayarak anlatır:
“Ah, sorma… Benim de ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı
açamadım. Üzerime bindiler, ses çıkaramadım. Biri indi, öbürü bindi! Binmedikleri
zamanlar zincire vurdular. Belim çöküp de onları taşıyamaz bir hale geldiğinde
arkama kocaman bir araba bağladılar. Bu sefer birçoğunu yeniden taşımaya
başladım. Ben onları taşıdıkça, daha hızlı gitmem için kırbaçladılar. Canımı
zor kurtardım inek kardeş.”
İnek ve beygir böyle konuşurken uzaktan eşek görünür. Hayli neşelidir. Islık
çala çala, taşlara tekme ata ata, hoplaya zıplaya gelir. Mutludur. Üstelik
şişmanlamıştır. Tüyleri pırıl pırıl parlamakta, gözlerinin içi gülmektedir.
Üzerinde lacivert takımlar vardır.
İnek ile beygir şaşırmış bir şekilde, “Nedir bu halin? Neler oldu? Neden
böyle zevkten dört köşesin?” diye sorarlar.
-Eşek keyifli bir şekilde anlatır:
“Sizden ayrıldıktan sonra uzakta bir memlekete vardım. Birisi yukarı
çıkmış bağırıyor, bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu. Ben de yüksekçe bir
yere çıkıp bağırdım. Benim bağırmamı bilirsiniz, yeri göğü inletirim. Sesimi
duyan benim yanıma koştu, duyan duymayana haber verdi, etrafım insanla doldu.
Onlar geldikçe ben daha çok bağırdım. Haktan, hukuktan, refahtan, adaletten
filan bahsettim…”
“Eee, sonra ne oldu?”
“Ne olacak beni başkan seçtiler!”
“Deme yahu.. Yani sen başkan mı oldun?”
“Evet… Bir şey yapmama gerek kalmadı. Ben bağırdıkça onlar ’Seninle
gurur duyuyoruz’ diye alkışladılar. Ben de yedim ve bağırdım, yedim ve
bağırdım!”
“Pekiii, senin eşek olduğunu anlamadılar mı yahu?”
“Valla, yarısı anladı ama diğer yarısına anlatamadı!”