DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
BUNU DA GÖRDÜK İYİ Mİ?
Muhabirlik yıllarımızda haftanın 3 günü Pazartesi Çarşamba ve Cuma günleri Ağır Ceza Mahkemesi duruşmaları olduğu için genelde Adliye’de geçerdi.
İşin gereği olarak bütün Adli ve İdari mahkemeler ile bu mahkemelerde görüşülen davaları sıkı bir şekilde takip eder, bunu yaparken de mahkeme Hakim ve Savcılarını da kişilikleri, donanımları ve mesleki tecrübeleriyle bilir ve tanırdık.
Hakim ve Savcı konusunda Ordu Adliyesi çok şanslıydı.
Zaman zaman çay sohbeti yapardık kulakları çınlasın Ordu Adliyesinin çok saygın sevilen isimlerinden olan Hakim Savaş Çelikel, Ali Sarıkaya gibi değerler kendini duruşmalara öyle kaptırırdı ki iş çıkışı dinlenme yeri olarak evi değil rıhtımda olta atamayı seçerlerdi.
Bir kere tamamına yakını, şartlar ne olursa olsun kanunları sonuna kadar uygulama hassasiyetlerine sahipti.
Neredeyse tamamı, arkalarında yazan “Adalet Mülkün Temelidir” sözünde yer alan “Mülkün aslında devletin ta kendisi olduğunun bilincindeydi.
Tamamı, Adaletin o istenen terazisini elinde tuttuğunun farkında, vicdan ve kanaat sahibiydi.
Örneğin, Hemen hepsi, geciken adaletin adalet olmadığına inanırdı.
Sırf bu düşünceden hareketle, bir sonraki güne erteleme yerine davaların gecenin geç saatlerine kadar devam ettiği ve karara bağlandığı olurdu.
Hiçbirinin siyasi görüşünün ne olduğunu, hangi partiye oy verdiğini, etnik kimliğinin ne olduğunu bilemezdik.
Çünkü…
Hemen hepsi o binanın içinde, ellerinde kanunla gezerler, kanunla konuşur, kanunların dışında, yanlış anlaşılacaklarının bilinciyle herhangi bir konuda sohbet dahi etmemeye gayret gösterirlerdi.
Bazılarını o kadar iyi tanırdık ki, o gün daha ilk duruşmada moralinin bozuk olduğunu, bunun nedeninin ise bir dava kararının Yargıtay’da bozulup gelmesi olduğunu öğrenirdik.
Aynı şekilde, verdikleri kararın üst mahkemece onaylanmış olmasının mutluluğu da yüzlerine yansırdı.
Adil ve doğru verilmiş kararın çok büyük önemi vardı hepsi için.
O hakimlerin ve Savcıların görev yaptığı mahkemelerden yanlış bir kararın çıkacağını zerre düşünmezdik.
Zira…
Cübbelerini giydikleri anda bir makineye dönüştüklerine, duygularını, düşüncelerini ve dünya görüşlerini Adliye kapısında bırakıp, kürsüye öyle oturduklarına emindik.
İç dünyalarını elbette bilemeyiz ama çoğunun verdiği kararlar sonrasında gece yataklarında gönül rahatlığı ile uyuduklarını düşünürdük.
Önemli adamlardı her biri.
Kocaman, Deve dişi gibi, ciddi, kişilik sahibi, saygı duyulan adamlardı…
En azından biz öyle düşünür, onları öyle görürdük…
Zaten gördüğümüz mesleklerinin son insanlarıydı onlar…
Sonuçta…
Son günlerde gündemi önemli ölçüde meşgul eden Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasındaki çekişme sonrası Adalet de Adalete güven de sarsılabildiği kadar sarsıldı diye düşünmeye başladık.
Vaziyet öyle bir hal aldı ki, ülkenin en yüksek iki mahkemesinin neredeyse adliyelik olduğuna bile tanık olduk iyi mi?
Bugünleri keşke görmeseydik…