DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
Bozulduk, Ey Halkım Gör Bizi
Eskiden gazetecilikte bir adap, bir gelenek ve bir etik vardı. Örneğin:
Bir gazete bir haber yaptığında, haberin muhatabının cevap niteliğinde yaptığı basın açıklamasına diğer gazeteler pek itibar etmezdi.
-“Senin haberini biz yapmadık ki kardeşim! Git derdini seninle ilgili konuyu yazan gazeteye anlat” derdi.
Ha bu arada…
Haberi yazan gazete de, haber muhatabının verdiği cevabı öyle ya da böyle sayfalarında kullanma ihtiyacı duyardı.
Şimdi iş Çarşamba karpuzuna döndü.
Yani, önü de arkası da bir oldu…
Bir gazete bir haber yapıyor, haberin muhatabı cevap veriyor, cevabı haberi yazan gazete kullanmazken, haberi yapmayan gazeteler, verilen cevabı manşetlerine falan taşıyor.
Mesela: Biz fındık haberi yapıyoruz ortalıkta dolaşan iddiaları yazarak bazı kişilere dokundurma yaparak açıklama bekliyoruz, o kişi bakıyorum beklenen açıklamayı bir başka gazeteye yapıyor o gazetede kamuoyunun merakla beklediği açıklamayı manşetine taşıyarak o kişiyi aklayarak güya gazetecilik yapıyor.
Ne yazık ki bu durum her yerde böyle…
İşin içine para girince akan sular duruyor!
İddiaya, haberlerinde ve haber bültenlerinde yer vermeyen basın kuruluşları ki buna internet siteleri de dahil, yer vermedikleri iddialara karşı verilen cevaplara koca koca yerler ayırıyor.
Sırf işine öyle geldiği için.
Sırf kendi çıkarları olduğu ve karşısındakini zor durumda bırakmak için yapıyorlar bunu.
Oysa, Gazetecilik etiğine göre -“Bana ne kardeşim! Ben senin iddialarını yazmadım ki cevabını yazayım?” demeleri gerekmez mi?
Çünkü…
Cevap veren önemli değil onlar için.
Önemli olan verilen cevapta kendi söylemek isteyip de söyleyemediklerinin ve böylesine intikam fırsatının bir daha ele geçmeyecek olması yatıyor.
Her fırsatta “Her şey bozuldu” diyoruz ya…
Bizim mesleğin adabı da bozuldu…