Tüm Köy Sen Ordu Temsilciliği ‘Tarım Kurultayı’ düzenliyor. Tüm Köy Sen Ordu Temsilcisi Zekayi Sağra, “12 Temmuz 2017 Çarşamba günü SAAT 11.00 – 14.00 arasında Otogar yanında bulunan Ordu SMMMO Toplantı Salonu’nda yapılacak olan ‘Tarım Kurultayı’na tüm üretici köylülerimizi davet ediyoruz.”dedi.
İlçe ilçe, köy köy dolaşarak kurultaya çağrı yapacaklarını belirten Tüm Köy Sen Ordu Temsilcisi Zekayi Sağra, “Kurultay aracılığıyla üreticilerin tabandan örgütlenmesini amaçlıyoruz. Uzun süren sendikamız hakkında açılan dava sonuçlandı. Mahkeme ‘köylülerin- üreticilerin sendika kurma hakları vardır’ kararı verdi. Biz de yeniden örgütlenme çalışmasını başattık.”dedi.
Tarım-fındık politikaları ve yapacakları çalışmalar hakkında da bilgi veren Zekayi Sağra şunları söyledi:
Fındığı biz üretiyoruz parayı şirketler kazanıyor
“Bizim fındık Avrupa’dan gelen gurbetçinin valizinde çikolata olarak dönüyor, biz de imrene imrene yiyoruz. Fındığı biz üretiyoruz Avrupalılar işleyip, paketleyerek dünyaya satıyorlar. Biz ürettiğimiz fındıktan 1 kazanırken Avrupalı işleyip paketleyerek çikolata olarak satınca 10 kazanıyor.
Bu işte bir terslik var
Bize tarıma destekleri azalt diyen AB bütçesinin yarısını tarıma ayırıyor. Amerika daha baştan önlemini almış ve ısmarlama türkü bile yaptırmış. “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmada fistan giyemem aman.” Dün elindeki nebati yağı satmak için zeytinyağı yenmesin diye uğraşan ABD bu günde GDO’lu mısır ve pirinç satmak için uğraşıyor. ABD, Kanada, Hollanda ve Fransa’da ortalama kişi başı çiftçi geliri 37 bin dolarken ülkemizde 4 bin dolar bile değildir.
Gıda, toprak ve su önem kazanıyor
Bilim insanları dünyada 2025 yılında aç insan sayısı 2 milyara çıkacak ve %30 daha fazla gıdaya ihtiyaç olacak diyorlar. 2050’de dünya nüfusu 9 milyar olacak ve % 60 daha fazla gıdaya ihtiyaç var diyorlar. Yani önümüzdeki yıllarda tarımsal üretim (gıda) ve tarım toprakları ile su önem kazanacak. Daha bugünden ülkeler birbirlerini hizaya getirmek için gıda ambargosu uyguluyorlar. Gıda zengini ülkeler gıdaya ihtiyacı olan ülke halklarını açlıkla terbiye ediyorlar. Bağımsızlık demek sadece meclisin, hükümetin ve cumhurbaşkanının olması demek değildir. Bağımsızlık ne üreteceğine, ne kadar üreteceğine, ne kadara satacağına karar vermek demektir. Avrupa Birliği ve Amerika dayatmalarına boyun eğmeden tarım ürünleri üretmek demektir.
Dert çok derman için birlik şart
Yeterince destek alamıyoruz. Ürettiğimiz fındığa değerinde fiyat verilmiyor. Suyumuza HES, mera ve yaylalarıma maden şirketleri dadandılar. Tek tek ne tarım tekellerini ne de enerji ve maden şirketlerine baş gelemiyoruz. Bir elin nesi var iki elin sesi var diyerek bir araya gelmek şart oldu. Ya bu günkü gibi tek tek avlanacağız ya da birlik olup sorunlarımıza hep beraber çözüm üreteceğiz.
Birlik olmak için sendikada birleşmek lazım
Yediğimiz ekmekten giydiğimiz pantolona, izlediğimiz televizyondan cebimizdeki telefona kadar her şeyin fiyatı belli. Kim neyi satıyorsa fiyatını kendi belirliyor. Dünyada sattığı ürünün fiyatını belirleyemeyen tek kitle üretici köylüler. Ne biçtiğimiz buğday ne yetiştirdiğimiz hayvan, ne de topladığımız fındığın fiyatını biz belirleyemiyoruz. Emeği çeken biz, alınteri döken ama fiyatı tüccarlar, şirketler veriyor. Ürettiğimiz ürünün fiyatını biz belirlemek istiyoruz.
Gemisi, uçağı olanlar yakıta ÖTV ödemiyor ama ülkeyi doyuran köylü mazota ÖTV ödüyor. Şirketlere vergi indirimi, sigorta prim desteği var ama üretici köylünün sosyal güvenliği yok. Avrupa ülkeleri tarımını destekliyor ama biz alan bazlı destek vs derken ürettiğimiz ürüne gerçek bir destek olacak teşvikten yoksun durumdayız.
Mahsulümüzü yok pahasına alan tüccarlar örgütlü dernekleri var. Fındığımızı alıp satan ihracatçılar örgütlü, ihracatçılar birlikleri var. İşleyip çikolata yapan şirket patronları örgütlü sanayici ve iş adamları dernekleri var. İşveren sendikaları var. İşçinin, memurun sendikası var.
Yunanistan’da, Fransa’da köylü sendikaları 50 yıldan fazladır faaliyet sürdürüyorlar. Ülkemizde ise üretici köylünün sendika kurabilme hakkını 10 yıl süren mahkeme ile sonunda kazandık.
Tüm Köy Sen hukuki mücadelesi sonucunda hem Asliye Hukuk hem de İş mahkemesinde köylünün sendika kurabilme hakkını kazanmış ve yasalar karşısında da sendika olduğunu ispatlamıştır. 2001 yılında Trakya Üretici Köylü Kurultayı ile başladığımız üretici köylünün sendikalaşması çalışmalarımız artık hukukende kimlik kazanmış ve ilk kuruluş kongresini yapmıştır.
Gelinen noktada üretici köylünün kendi işine, ekmeğine, toprağına, ülke tarımına ve bağımsızlığına sahip çıkmada, kendi gücünü ortaya koymada dik duracağı, cesur davranacağı bir sürece girilmiştir.
Bu bilinç ve sorumlulukla hareket eden TÜM KÖY SEN ;
Üretici köylülerin doğrudan söz sahibi olduğu,
Tarım politikaları üzerine söz söyleyebilen,
Fikir üretip onların belirlenmesinde dolaysız rol oynayan,
Taban fiyatın belirlenmesinde taraf olan,
Köylülük içindeki bölünmüşlüğü yok etmek üzere bilinç sıçraması yaratarak,
En geniş köylüyü kendi çıkarları ve talepleri temelinde bir araya getirebilen bir örgüt olma kararlılığıyla büyümekte ve çoğalmaktadır. Tabandan filizlenerek örgütlenmesini sürdüren köylülük için merkezi ve güçlü bir sendikal hareketi de oluşturma yolunda ilerlemektedir.
TÜM KÖY SEN toplumsal bir ihtiyaç olup, demokratik toplum düzeninin zorunlu bir gereğidir. Ülke nüfusumuzun üçte birini oluşturan 20 milyonun üzerinde insanımız, tarım ve hayvancılık genel başlığı altında toplayacağımız alanda, çalışmakta ve bu alanda gerçekleşen üretimle geçimini sağlamaktadır.”