DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
KADININ HAKLARI
8 Mart Dünya Kadınlar Gününü çeşitli etkinliklerle kutladık…
Fakat ne gariptir ki 8 Mart Günü yani kadınlar Günü olarak kutlama yaptığımız 8 MART Cuma Günü biri Başhekim yardımcısı kadın Doktorumuz olmak üzere 6 KADIN öldürüldü.
Hepimiz o gün için verilen mesajları dinledik ama bu defa sadece dinlemekle kalmamalıyız, Kadına değer vermeyenlerin ağız ishali olmuş gibi onlara karşı saygısız ifadeler kullananlara karşı her zaman mücadele etmek ve uyanık olmamız gerek.
“Ben kadınım, ben eşim, ben anneyim, ben kardeşim, ben çocuğum, ben kimsenin malı değilim. Kısaca ben dünyadaki canlıların var olma noktasındayım. Değer vermeniz için anneniz ya da bacınız olmasına gerek yok” ifadelerine katılmamak mümkün değil.
Kadın dayanışmasına destek olmak herkesin görevidir. Medeni Yasa ile kadına toplumsal yaşam içinde ve yasalar önünde eşit yurttaş kimliği kazandırılmıştır. Gelin görün ki son yıllarda kadınlar bilinçli ve sistematik biçimde aşındırılmaya ve kanunun kendilerine verdiği hakların çiğnendiğini görmekteyiz.
Medeni kanunun getirdiği yeniliklerle, aile hukukunda kadın-erkek eşitliği sağlandı, resmi nikah ve tek kadınla evlilik esası kabul edildi, kadına da boşanma hakkı verildi, mirasta kadın erkek eşitliği sağlandı, mahkemelerdeki şahitlikte kadın erkek eşitliği getirildi, kadınlara istediği mesleğe girebilme hakkı tanındı, boşanma durumunda çocukların hakları güvence altına alındı.
İşte bu gibi hakların ellerinden alınması, kadınları rencide eden yola doğru girilmesi beraberinde tepkiyi de getirmiştir.
İşte bu doğrultuda Avukat Feyza Altun’un tepkisini değerlendirmek gerek. Kimse kafasını kuma gömmesin. Kadınlara karşı el ve dil uzatan onlara saygısızlığı sürdüren ve baskı altına almaya çalışanlara karşı toplumsal bilinçle hareket ederek tek yürek tepki göstermek herkesin görevidir.
***
CUMHURİYETİ SAHİPLENMELİYİZ…
İnsanın sahip olması gereken ulus bilincinden bahsetmiş Sinan Meydan, “Ulus bilincine sahip olmayanlar için ne ulusal bayram ne ulusal sevinç ne de ulusal yas vardır” diyen Meydan, “Oysa milletleri millet yapan sevinçte ve tasada birleşebilmektir. Yöneticilerin öncelikli görevlerinden biri de gerektiğinde milleti sevinçte ve tasada buluşturmaktır, ayrıştırmak değil.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Atatürk’ün en büyük başarısı Türk halkını tasada ve sevinçte birleştirip ortak ülküde buluşturmasıdır.
Atatürk’ün kurduğu Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin omurgası ulus bilinci yok edilmek isteniyor.1990’larda Atatürkçü aydınların katledilmesi, 2000’lerde kumpaslarla TSK’nın sanık PKK’nın tanık yapılması, Atatürk düşmanlığının adeta meşrulaştırılması hep ulus bilincine saldırıydı. Ulus bilincinin erozyona uğramasıyla milli ahlak da erozyona uğruyor. Bunu bugünlerde çok açık biçimde gözlemliyoruz!” ifadelerini kullanmış.
Şimdi hep birlikte birbirimize soralım ulus bilincine sahip miyiz? Sahipsek o zaman Atatürk’ün kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti’ne hep birlikte sahip çıkmalıyız. Çıkmazsak ne olur diye sorarsanız, kafanızı doğu ülkelerine çevirin bir bakın derim.