Ana Sayfa Yazarlar 29.11.2023 111 Görüntüleme

Hepimiz Şu Hayatın Hamallarıyız!

Bazen ‘Bu hayat çekilmez’ diye isyan ettiğimiz anlar vardır ya…

Ama kazın ayağı hiç de öyle değildir.

Her şey senin elindedir.

Öyle bir söz yazarsın ki;

Bütün hayatı anlatır.

Öyle bir hayat yaşarsın ki;

Bütün sözler anlamsız kalır.

Üstat Necip Fazıl der ki;

Ayağın taşa takıldığında, ‘Allah kahretsin’ bile deme; dua et ki taşa takılan bir ayağın var.

Bu söz üzerine düşünün…

Gece gündüz misali, üzüntü ve mutluluk birbirleri olmadan var olamazlar.

Eğer hayatında mutluluk istiyorsan, kolaylıklar olsun istiyorsan üzüntüleri kabul edip zorlukların üstesinden gelmek zorunda olduğunu bilmelisin.

Çünkü hayatta zorluk yaşayan tek insan sen değilsin.

Dünyada sadece insan değil, her bir canlı zorluklar ve kolaylıklar arasında yaşamını sürdürüyor.

Sen de kendi yaşam mücadelende üzerine düşeni yaşıyorsun.

Hayata dair Elif Bayar imzalı çok güzel bir öykü okudum.

Adı ‘Hamal ve Yol’.

O öyküyü sizlerle paylaşmak istiyorum:

***

Hamalsan iki şey önemli oluyor senin için:

Yük ve yol.

Ancak sırtına aldığın yükle bu mesafeyi aşabilirsen, ücret mevzu bahis oluyor. Aksi olursa, cereme çekiyorsun!

Bunu düşünüyordum.

Yanımdaki hamalla yola çıktık.

İhtiyardı.

Kendinden büyük bir yük almıştı.

Benim sırtımda ise birkaç bavul vardı sadece, onunkinin çeyreği…

Diyordum ki içimden “Çok gitmeden kıvrılırsa titreyen bacakları, yüklenirim sırtındaki yükün yarısını!”

Nitekim, çok geçmeden dedi ki: Mola vakti. Gel biraz dinlenelim!

Ne molası, dedim ona hayretle. Ben daha terlemedim!

Sözüme aldırmadı.

Durdu.

Çöktü.

Salarken yükünün ipini “Sen de dinlen hadi!” dedi.

Benim canım sıkılmıştı bu işe.

Genç olduğumu, ondan kuvvetli olduğumu, bunun gibi bir bunakla yola çıkmanın ne büyük hata olduğunu düşünüyordum.

O ihtiyar, bir bacağını azıcık uzatmış halde sessizce dinleniyorken, ben huzursuz bir şekilde ayakta dolanıyordum.

Bir saat kadar sonra yine durdu, oturdu, dinlendi.

Ben kızgınlıkla dolandım etrafında…

“Yükünü indirip sen de dinlen”, demesine aldırmadım, ona daha çok kızdım…

Sonra yine durdu. Bana da “dinlenmemi” söyledi yine ama dinlenmedim. Yarım saat sonra “Dinlenelim mi?” diye sordu, aksi aksi başımı salladım…

Kaçıncı molasıydı hatırlamıyorum, birdenbire dizlerimin bağı çözüldü.

Kafamın içinde uçuşan kara kara sinekler sustu, çöküp kaldım.

Kayış kolumdan çıktı, sırtımdaki bavullar kaydı.

Ne kadar zaman geçtiğini fark etmedim.

Uyumuştum da uyandım mı, yoksa bayılmıştım da ayıldım mı anlamadım…

Baktım kendi kocaman yükünün üzerine benim bavullarımı da bağlamıştı. Küçük tasına birazcık su koyup dudağıma dayadı, içtim.

Sonra koluma girerek; “Hadi kalk! Bana yaslan. Ağır ağır gider ve bir süre sonra gene dinleniriz” dedi.

Dediğini yaptım.

Omzundan güç aldım ama asıl anlattıkları iyi geldi bana.

“Ben yılların hamalıyım”, dedi ve devam etti:

“Nice pehlivan yapılı adamlar gördüm. Çoğu, dinlenmek istemediklerinden yükleriyle birlikte kendilerini de toprağa serdi sonunda… Yolda gördüğümüz saçılmış kuru kemiklerin çoğu, anlattığım bu insanlara ait… Halbuki bir yükü ‘taşımak’ bizim işimiz, ‘altında ezilmek’ değil!.. Unutma ki bir yük taşıdıkça ağırlaşır.

Dinlenerek sen yükünü hafifletiyorsun!

Belki günün birinde hamallığın şekli değişir.

Belki o günleri ben göremem.

Ama sen kavuşursan o zamanlara, aman ha, kafanın içinde de sakın yük taşıma…

Akşamları bırak ve hafifle…

Sabah dinlenmiş olarak yeniden taşırsın yükünü.

Bizim işimiz, bugünü yarına taşımak, bugünün altında yok olmak değil.

Çünkü, yarınlarda bizi bekleyenler var, taşıdıklarımızı bekleyenler var…”

Gerçek şu ki;  Hepimiz şu hayatın hamallarıyız!

İlginizi çekebilir

CHP’de Ayar Tutacak mı?

CHP’de Ayar Tutacak mı?

Tasarım | Fega Bilişim Teknolojileri