VALLAHİ KAFAMIZ KARIŞTI…
Ahbap bağış yapılan bir yardım derneği…
Kızılay da ülkenin en büyük insani yardım kuruluşu…
***
Ahbap topladığı bağışlarla diğer yardım kuruluşu olan Kızılay’dan çadır satın alıyor.
Yani…
İnsani yardım kuruluşu Kızılay, bağışlarla temin ettiği çadırları diğer yardım kuruluşuna satıyor.
Yani ortada, her iki kuruma da bağış yapan bizler açısından şöyle karmaşık bir durum var:
***
Şimdi bizim bağış yaptığımız kurum, bizim bağış yaptığımız diğer kuruma, bizim bağışlarımızla alınan çadırları satıyor…
Bağış yaptığımız kurum da bizim bağışlarımızla alınan çadırları bizim bağışladığımız paralarla satın alıyor…
Biliyorum biraz kafanız karıştı…
Hiç karışmasın…
Konunun özeti…
İnsanlar bağış yapıyor, o bağışlarla orada ticaret!
İSMİNİ “BAKANLIK” DA YAPSANIZ…
Ülkemiz konumu itibarı ile afetlere sık sık maruz kalan bir konumda…
Buna rağmen hazırlıksızlık ve organizasyon beceriksizliği yaşadığımız her afetin faciayla sonuçlanmasına neden oluyor.
Orman yangınları, seller ve depremler nedeniyle yaşadığımız facialar ülkemizde onarılmaz kayıplara ve travmalara yol açıyor.
Son günlerde okurlarımızdan sık sık “Afet Bakanlığı kurulmalı ve bu bakanlığın bütçesi en az savunma bakanlığı kadar olmalı. Çünkü bu da bir savunmadır.” şeklinde öneriler geliyor.
***
Öneri doğru kabul edilebilir…
Ülkenin dış etkenler kadar iç etkenlerden de korunması önemli…
Fakat…
İsmini “Bakanlık” da koysanız, liyakatsizlik ve beceriksizlik olduğu müddetçe hiçbir şey değişmez…
BELEDİYELER YASAK GETİRMELİ!
11 ilimizde meydana gelen depremi sonrası cep telefonları sustu…
Çünkü…
GSM firmalarının cep telefonu iletişimini sağlayan baz istasyonlarının tamamı bina çatılarına dikilmişti.
Binalar yıkılınca çatılarındaki baz istasyonu yani vericiler de işlevsiz hale geldi…
***
Cep telefonları sinyal alamayınca enkaz altında bulunan pek çok vatandaşa ulaşılamadı…
Pek çok vatandaş belki de yanlarında olan cep telefonları sinyal alamadığı için sesini duyuramadı, yerini bildiremedi…
Bu yüzden belki de kurtarılabilecek pek çok insan canından oldu.
***
İşte bu noktada belediyelere büyük iş düşüyor.
GSM firmaları daha az maliyetli olduğu için sinyal sağlayan baz istasyonlarını müstakil direkler üzerine dikmek yerine, apartman yöneticilerine cüzi bir meblağ ödemek suretiyle binaların çatılarına konduruyor.
Yukarıda da söylediğimiz üzere, depremde bina çökünce baz istasyonları da çöküyor ve cep telefonları hiçbir işe yaramıyor, iletişim tam anlamıyla kesiliyor.
***
Eğer belediyeler gerekli yönetmelik değişikliğine gider ve GSM şirketlerinin baz istasyonlarını çatılara koymayı yasaklayarak, müstakil direkler üzerine yapmalarını mecbur tutarsa, bu konu büyük ölçüde halledilir diye düşünüyoruz…
Umarız bu konuda gerekli düzenlemeler yapılır, gerekli adımlar atılır…
BU DA BÖYLE OLMAZ Kİ AMA!
Hayvanları elbette seviyoruz…
Hayvanların beslenmesini de önemsiyoruz…
Ancak sevdiğimiz hayvanların önemsediğimiz beslenmesiyle ilgili vaziyet resmen çığırından çıkmaya başladı.
***
Yer: Köprübaşı Ceren Özdemir meydan alanı.
İnsanların yoğun olarak kullandığı, buradaki banklara oturup dinlendiği kentin tam merkezi…
Bir tarafta kuşların yemesi için gelişigüzel atılmış ekmekler, diğer tarafta sokak hayvanlarının yemesi için tencerelerle dökülmüş yemekler…
***
Günlerce durduğu ve artık taşlaştığı, üstelik her gün yenilerinin atıldığı ekmekleri ne kuşlar ne de döküldüğü yerde günlerce kaldığı için bozulan o yemekleri sokak hayvanları yiyebiliyor…
Nereden bakarsanız bakın pislik ve çirkin bir manzara…
Anlayana!
Neyzen askerdedir. Ancak asker ocağında da rahat durmaz ve gizli gizli tuvalette içer. Bir gün kafa bir dünya halde tuvaletten çıkarken yüzbaşıya yakalanır. Yüzbaşı kükrer:
– Ulan Tevfik! Yine mi içtin lan?!
Neyzen zilzurna sarhoştur ve leş gibi rakı kokmaktadır. Yani inkar edecek yeri yoktur. Dolayısıyla kabul eder:
– Evet içtim komutanım.
– Nerde içtin bakayım?
– Şurada, tuvalette…
Ve yüzbaşı bombayı patlatır:
– Ulen dürzü, mezenin bol olduğu yeri de ne iyi bilirsin!
DALKAVUKLAR!
Şehirde hangi seçilmişle, hangi başkanla ilgili sohbet açılsa, hemen ardından şöyle bir eleştiri geliyor;
“Etrafı dalkavuklarla dolu!”
İlginçtir; çoğu isim için “İyi insan” tespitinde bulunanlar dahi “Ama” dedikten sonra mutlaka “Etrafındaki dalkavuk insanlardan biran önce kurtulması lazım” tavsiyesinde bulunmadan edemiyor.
Kısacası…
Bu şehirde herkese göre yine herkesin çevresi argo tabiri ile yalakalarla yani dalkavuklarla dolu!
***
Peki; bu tespit ne kadar doğru?
Sahiden de bu şehirde seçilmiş, belli bir kitleyi temsil eden yetki ve güç sahibi insanların çevresinde, onlara adeta yapışmış ve onların sayesinde yer edinmeye çalışan insanlar, yani dalkavuklar gerçekten var mı?
***
Genelleme yapmak elbette adil olmaz ama “kesinlikle yoktur” diyemeyeceğiz bir durum bu…
Zira…
Güç ve yetki sahibi insanların çevresinde bu tip insanlar maalesef var.
Dahası…
Bu durumdan her iki taraf da ziyadesiyle memnun!
Hay Tüküreyim!
Papaza Evlenmek Yasak Şarap İçmek Serbest, İmama Şarap içmek yasak 4 kadın almak serbest Bunu emreden aynı tanrı ben çıkamadım işin içinden..
Merak ediyorum sahi siz çıktınız mı!