Sanat Güneşimizdi..
Kim ne derse desin “O” bizlerin sadece İngilizce öğretmeni değildi..
Ordu’da Sanat ve Kültür ışığını yakan bugün kendisini tarif etmekte zorlandığımız arkasında iki satır yazı yazamadığımız birçoğumuzun Anne yarısı ablası ve her şeyden önemlisi kendisinde çok şeyler öğrendiğimiz hayat öğretmeniydi..
Onunla ilgili anlatılacak yazılacak o kadar çok anı var ki hangisi anlatsak bilemiyorum bildiğim tek bir şey var oda yüreği insan ve sanat sevgisiyle coşarak ömrünün son günlerine kadar Ordu için çok önemli ve güzel işler yapan altın kalpli sanat güneşimiz olduğudur.
Birkaç aydan beri yakalandığı amansız hastalıkla mücadele ederek yaşama mücadelesine yenik düşerek Cuma günü son yolculuğuna uğurladığımız SEVİNÇ ÖZEL’i Ordu ve Ordulular unutmayacaktır.
Uğurlar olsun yattığın yer ışıklar içinde olsun ÖĞRETMENİMİZ..
TRANWAY’A VAGON DESTEĞİ…
Yıllardan beri hayalini kurduğumuz Samsun Sarp arasındaki Demiryolu isteğimiz bir türlü gerçekleşmedi.
Sağ olsun Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. M. Hilmi Güler Teleferik Rıhtım arasına raylı sistem TRANWAYI kurarak hayalimizdeki Trene binme heyecanımız yaşattı.
Aslında güzelde oldu Sahil yoluna renk kattı hatta Ordu’dan geçen servis otobüsleri bile gıpta ile seyir ediyorlardı.
Fakat ne olduysa TRANWAYIN birden güzergahı değiştmiş.
Birileri sosyal medyada yazmış bir süre önce açılışı yapılan VAGON isimli işyerine destek olsun diye Tranway Meteoroloji Gazi köprüsü arasına servis yapmaya başlamış
Eğer doğru ise benim nacizane teklifim, TRANWAYI VAGON isimli işyerinin sahiplerine kiralayın siyasetin gücünü bir kez daha görelim…
Bizde alkış değil “ cibban” çalalım!!!
İYİLİK…
Bir insan…
Yol ortasındaki bir köpeği kurtarmak için…
Canını hiçe sayabiliyorsa…
***
Kendi evi olmayan bir kişi…
Kabuğunu kaybeden bir kaplumbağa için birikimlerini harcayabiliyorsa…
***
Lokantada çalışan garson…
Kendisine verilen 1 saatlik molayı…
Eli olmayan bir müşteriye yemek yedirmek için harcayabiliyorsa…
***
Akşam işten eve dönen bayanı durakta indiren otobüs sürücüsü, o evine girene kadar orada başına bir şey gelmesin diye bekleyebiliyorsa…
Dünyada iyilik ölmemiş demektir…
Ve o iyiliği yakalamak için yaşamaya değer…
Vallahi Verirsin!
Sen oy verirsin…
Meclislere gönderirsin birilerini…
Beklersin ki haklarını savunsun…
Savunur elbet, savunmaz mı?
Hem de en alasından…
Ama seninkini değil…
Sadece kendininkini…
Nefsinin arzu ettiklerini…
Yakınlarını…
Çıkarlarını…
***
Yani tencere dibin kara, seninki benden kara hesabıdır bu iş…
Amblemler değişse de…
Öpenler de değişmez, öpülenler de…
Ama her öpülen bir işe yerleştirilmez o ayrı…
Her oy verilen…
Her koltuğa oturtulan…
Parmağı ağzında gezer de…
Balın hesabını soran olmaz…
Bal sırası kendine gelecek diye!
İyi Benden Kötü Ondan!
Çay ocağının önünde bardağı 4 TL’ye yükselmiş (o da katkılı kuru çaydan demlenmiş) çayı zoraki yudumlarken, yanı başımdaki kişinin “Ben yaptım. Bey eyledim. Biz başardık.” diyerek övünmesine, yanındaki “Ama bu kötülüklere, zararlılara, kayıp ettirenlere de sen, siz sebep oldunuz.) demesine yaptığı itirazı üzerine ister istemez, “Haklısın hemşehrim hepsini sen yaptın, siz yaptınız.” dediğimde duraksadı.
O duraksayınca ben de yazmaktan ve yinelemekten yorulduğum kıssayı hisse alır umuduyla kendisine anlattım.
Adamın biri işleri yolunda gittiğinde “Ben yaptım, ben eyledim.” der dururmuş.
Sonra işler rayından çıkıp da kötü gitmeye başlayınca, “O yaptı, bu eyledi. Dış güçler yaptı. İçteki yardakçıları tetikledi.” der hale gelmiş.
Gelmiş gelmesine ne dışarıdan, ne de içeriden de kabahatli bulamayınca, züğürt tesellisi yaparak, “kaza kader” diyerek, “Ne yapalım Allah’tan.” diye günaha girecek bir çıkışı kendince bulmuş!
Yani; “İyilikler benden. Kötülükler ondan, bundan, başkasından.”
İçinden çıkamayınca da haşa “Allah’tan!”
Kim ne derse desin!
Boşuna “En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir” denmemiş!
Ama söz konusu Fındıksektörü olunca, 20 yıl önce raflarda küflendirilen Çay Kanun Taslağı’ndan sonra, ikinci bir kez meclis gündemine kanun tekrar gelince bilen de, bilmeyen de yine karşı çıktı, çıkıyor.
Adeta “kanunsuzluk, başıbozukluk devam etsin, çay da siyasilerin ve başka hesap sahiplerinin kucağında oyuncak olmaya devam etsin” denilerek yapılan bir kanunsuzluk isteyiş var.
Detayları çok.
Ama bazı kesimler ve kişiler var ki, Varlık Fonuna devredilmiş, “Çaykur’dan başka karga tanımam” dercesine hareket ediyorlar. Yanlış yapıyorlar!
Ancak bahçede toplanan yaprağın nerede ise yarıya yakınını alıp işleyerek, bir zamanlar olduğu gibi denize dökülmesini önleyen özel sektöre sadece ve sadece fiyat üzerinden saldıranların ben diyeyim “hezeyanlarını”, siz söyleyin “beyanlarını” da görünce, kanunsuzluğa dört elle sarılanların ne menem bir mantığa sahip olduklarını anlamakta sıkıntı çekiliyor.
Ezcümle, “bir bardak çayda fırtına koparılarak” memlekette bir kanunsuzluktur almış başını gidiyor!