Ana Sayfa Yazarlar 18.07.2022 707 Görüntüleme
Temel AŞAR

Hayat ne uzun ne kısa sadece yaşadığın gün kadardır.

Gazeteci ve Gazetecilik…

Her sene burukta olsa kutlamaya çalıştığımız 24 Temmuz Basın Bayramına sayılı günler kaldı.
Şu an basın da sansür hiç olmadığı kadar kendini gösterse de biz yine de bayramımızı kutlayacağız.
Varsın olsun kutlayalım.
Sansürün olmadığını söyleyerek kendimizi kandırmaya devam etsek de gerçeklerin hiç de öyle olmadığının herkes farkında.
Özellikle yerel gazetecilikte de bu kendini açıkça gösteriyor.
Basın açıklamalarında polisin hangi haberi çekeceğine bile karar verdiği bir ülkede sansür kaldırıldı deniyorsa bizde fazla uzatmadan öyle diyelim.
Yazdığın bir köşe yazısı ertesi günü başını ağrıtıyorsa, Abone ve ilanların kesilerek dahası çalışanları işten çıkarmalara kadar götürüyorsa bir gazeteciyi evet bu ülkede sansür yok diyelim!.
Gazetecinin gazeteciyi hedef gösterdiği, taşlattığı, muhalif gazetecilik yapacağız diyerek etik değerleri yok saydığı bir ülkede “Sansür mü, biz bilmeyiz” diyerek hayaller aleminde gazeteci olarak gezelim!.
Bir haberi servis ederken muhabirin içine bir sıkıntı düşüyorsa, başına gelebilecekleri bildiğinden dolayı çoğu zaman o haberi servis bile edemiyorsa sansür yok bu ülkede diyerek kendimizi ikna edelim.
Gazeteciler patrona şikayet edilmekle tehdit edilerek, göz dağı verilerek engellenmeye çalışılıyorsa derin bir iç çekerek “sansürü hiç yaşamadım” diyebilelim.
İşin en zor yanlarından biri de ne biliyor musunuz bu meslekte?
Yıllar önce çok ciddi haberlerde sansür uygulanırken şimdi kişilerin çıkarlarına ters düşen her konuda çok rahat bir şekilde gazeteciye baskı uygulanabiliyor.
Gazetecilik günümüz şartlarında en çok hırpalanan meslek oldu…
Gazeteci en çok hırpalanan kişi oldu …
Bunda gazetecinin hataları olmadı mı?
Elbette oldu…
O kadar çok taviz verdi ki meslek yerlere düşürüldü.
Konuyla ilgili geçtiğimiz günlerde sosyal medyada da bir anımı paylaştım.
Muhabirlik yıllarımda haber için gittiğimiz bir oda başkanı, “Yemek yer misiniz” diye sorduğunda bir arkadaşımız aslında yapması gerekeni yapmıştı ve : “Hayır, teşekkür ederiz” diyerek reddetmişti.
O günlerde ortamda olan fakat şimdi aramızda olmayan bir meslek büyüğümüz o kadar sinirlenmişti ki kendinde bulduğu hakla, arkadaşımızın üstüne yürüyerek gazetecilik nutukları atmıştı.
İşte…
Gazetecinin mesleğe verdiği zarar “yemekle” başladı.
Sonra dallanıp budaklandı.
Şimdi meslek önünü göremiyor.
Şimdi mesleğin yönü korkutuyor.
Bu ülkede gazeteciler artık haber yapmıyor.
Gazeteciler haber oluyor.
Gazeteciler konuşuluyor, taşlanıyor, eziliyor.
Her şeyin faturası gazeteciye çıkarılıyor.
Gazeteciler mesleğini yok etti, yerle bir etti.
Gazeteciler sadece gazetecilik yapsaydı eğer…
Belki bizde 24 Temmuz’lar da gerçekten bayram yapıyor olurduk.

Onun için uzatmaya gerek yok,
Meslek ölmedi kurşunsuz silahla öldürüldü.

İlginizi çekebilir

Yazmak Zorundayım…

Yazmak Zorundayım…

Tasarım | Fega Bilişim Teknolojileri