DEMİRYOLU ve MİTOMANİ HASTALIĞI
Devletin “Kaf dağının ardına öteleme”, basında yer ala hedefi olanların ise habire konuşarak “kafayı ütülüme” haline getirdiği Doğu Karadeniz’e tren yolu için 1943’de sahne alan serüven şimdilik 2053’e havale edildi!
“Şimdilik” diyorum, çünkü adeta olmayacak işe “amin” dedirtmek kurulmuş olan Demiryolu Platformu başta olmak üzere bu konuda kendine görev ihdas eyleyenlere son olarak söz konusu edilen 2053’ü değil, 2553’ü hedef koymalarını tavsiye ederim.
Aslında, kim olursa olsun, aklına “Doğu Karadeniz’e demiryolu” gelen herkese Orhan Hakalmaz’dan “Kara tren gecikir, belki de hiç gelmez” türküsünü dinlemelerini tavsiye edip duruyorum. Ama bazıları her nedense dinlemek ya anlamak istemiyorlar.
Ya da durmadan aynı teraneden dem vurarak, bırakın cümle alemi kandırdıklarını sanmayı, “kendi söylediği yalana inanma derecesi” demek olan mitomani hastalığına bile yakalanmış olabilirler!
Olmayan Kültür!
Şehrin uğradığı haksızlıklar var…
Şehrin ihtiyaç duyduğu ama giderilemeyen hizmetler var…
Göz göre göre elden giden değerleri var.
Sahip çıkılmayan markaları var…
Bunların her biri gündeme geldiğinde hemen herkesin tepkisi aynı sözcükle ifade ediliyor…
Hemen herkes durumu “Bu şehirde birlik-beraberlik yok” diyerek ifade ediyor.
İşte o yüzden; bu şehirde, yine bu şehirde yaşayanlar tarafından, belki de en çok kullanılan sözlerin başında geliyor ”Şehirde birlik-beraberlik yok” sözü…
Aslına bakarsanız bu söz, tespit anlamında, içinde son derce doğruluk da barındıran bir söz…
Doğrusunu söylemek gerekirse, Ordu’da birlik-beraberlik olgusunun olmayışının temelinde, şehirde öteden beri “ortaklık kültürünün” bir türlü sağlanamamış olmasının büyük etkisi var.
Ne yazık ki;
Ordu yıllardan beri birlikte iş yapma, ortaklık kurma ve kurulan ortaklığı ayakta tutma becerisini gösteremeyen bir şehir…
Cami Protokolü!
Yıllardan beri yazıp çiziyoruz ama ne yazdığımızı dikkate alan var nede değişen bir şey..
Protokol denilince aklımıza devlet büyüklerinin katıldığı resmi törenler gelir.
Mesela Anıt kabir ziyareti…
Bayram Kutlama törenleri…
Kortej geçitleri…
Cumhurbaşkanı TBMM Başkanı Valinin katıldığı resmi törenler..
Bu ve benzeri törenlerde Protokol olması gerekir.
Fakat son günlerde özellikle camilerde cenaze namazlarında gördüğüm bir rezalet bana bu yazıyı yazma fırsatı verdi.
Cenaze namazların da yer ayrılması ne demek Allah aşkına bunu bana biri çıkıp izah etmeli.
Cenaze namazlarında ön sıralarda bir iki kişi saf tutuyor sonra adına işadamı denilen veya siyaset ağırlıklı bir “top” olan biri geliyor o kişiler saf tuttukları ön sıradan çıkıp yerlerini o gelenlere bırakıyor.
Peki neden biliyormusunuz sadece cenzeye katılan Vali veya Belediye Başkanın yanında görünmek, fotoğraf karesinde yer almak için..
Yakışır mı yakışır!
Gerçeği Göremeyenler…
Atalarımız; “Görünen köy kılavuz istemez” diyerek asırlardır uyarmışlar.
Son yıllarda ise Türk Halk Müziği’nin usta sanatçılarından Musa Eroğlu, sazı ve sesi ile “Aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor” diyerek halâ türkü tadında terennüm edip duruyor.
Ama bazıları var var ki, ne atalarımıza kafa yoruyor, ne de Musa Eroğlu’na kulak veriyorlar!
Ondan sonra da ya “Niye böyle oluyor?” sorusuna başkalarını gerekçe göstererek gerekçe arıyor! Ya da “Kader böyle imiş” diyerek kendilerini sıygaya çekmekten, yani aynaya bakmaktan kaçıyorlar.
Yunus Emre’yi bile anlamıyorlar!
“Hararet nardadır sacda değildir.
Keramet baştadır, taç da değildir.
Her ne arar isen kendinde ara,
Kudüs’de, Mekke’de, Hac’da değildir.”
Oysa çözüm o kadar kolay ki!
Yeter ki, Allah’ın “insan” diye yarattığı, “akıl” ile donattığı, “kul” hanesine kayıt eyleyip, kullansın diye “irade” verdiklerinden olunabilsin.
YANAŞMALAR!
Gel de sahur programında; “Günahı alışkanlık haline getirenlere yanaşanlar zehirlenir” sözünü duyunca, etraftaki yanaşmaları hatırlayıp da“Ne çok zehirlenen var” diye kara kara düşünme bakayım!
NEZAKET YOKSUNLUĞU…
Yaşamanın en büyük öğreti olduğuna inandığım için yaşı yarım asrı geçmiş olanlara, son 20 yılı hatırlayarak cevaplamalarını istediğim bir soru var:
-“Türk siyasi tarihinde bu kadar nezaketten yoksun dilin kullandığı zaman oldu mu?”
GÖRMEK…
Mecnun, Namaz kılan birinin önünden geçer.
Adam; “Ey Mecnun, görmüyor musun da namaz kılarken önümden geçiyorsun” der.
Mecnun çıkışır: “Be adam ben Leyla’yı düşünürken seni görmedim. Sen Mevlâ’yı düşünürken beni nasıl gördün?”
SÖZ KONUSU İFTAR SOFRASI İSE…
Siz siz olun şu Mübarek Ramazan’da “Haram para ile helâl sofra kurulamayacağını” asla unutmayın!
Onun için de, toplu-tüfekli yemek davetlerine icabet ederken, kimler tarafından, ne şekilde kazanılan, hangi parayla sofranın kurulduğunu iyi irdeleyip, ondan sonra çorbaya “Bismillah” diyerek kaşık sallayın!
Yazıktır,Günahtır…
Son günlerde sıklıkla terk edilen ev hayvanları şikayeti alıyoruz.
Sahiplenilen hayvanların bir süre sonra sahipleri tarafından terk edilmesi son derce üzücü…
Bakamayacak olan hayvan sahiplenmesin!
Hayvan sahiplenmek izinle olsun!
Gerekirse hayvan sahiplenmek isteyenlerin elinden terk etmeyeceğine ilişkin imzalı dilekçe alınsın, buna rağmen terk edenlere cezai müeyyide uygulansın…
Yoksa bu iş çok can sıkıcı bir hale dönüşecek gibi…