Ana Sayfa Yazarlar 15.07.2021 487 Görüntüleme
Temel AŞAR

Hayat ne uzun ne kısa sadece yaşadığın gün kadardır.

15 Temmuz ve Cemaat..

Adliye muhabirliği yaparken her gün mahkemelerdeki davaları takip ediyorduk.
Bazen özellikle Çarşamba pazartesi ve Cuma günleri Ağır Ceza mahkemelerinde önemli duruşmalar olduğu için adliye’ye sabah girer akşam çıkardık.
Bazen gece yarılarına kadar sürerdi davalar.
O yüzden bazen de gece yarısına kadar Adliyede olurduk.
Duruşma aralarında ya Ağır Ceza kaleminde ya da Baro’nun küçük odasında alırdık soluğu.
Baro’da Avukatlarla ayak üstü sohbetler olur, bir şeyler içilirdi.

Biz gazeteciler ve Avukatların yanı sıra Hakim- Savcı stajyerleri de gelirdi baro’nun salonuna.
Staj kapsamında, onlar da davalara girmek, mahkeme salonunda duruşmaları izlemek zorundaydı.
Bir gün bir Hakim stajyeri ile tanıştık baro odasında.
Zehir gibi hareketli bir genç
Esprileri olsun, diksiyonu olsun tam bir ateş parçası anlayacağınız.
Hakim ya da Savcı olmak istemesine bir türlü anlam verememiştik.
Üzerinde taşıdığı vasıflara baktığımızda bu genç adeta Avukat olması için yaratılmıştı.
O yıllarda Avukat sayısı bu günkü gibi çok sayıda da değildi.
Hemen hepsi iyi kazanıyor, bazıları ise yüksek kazançları nedeniyle vergi rekortmeni oluyordu.
Sonra dayanamayıp sorduk bu durumu kendisine.
“Niye Hakim ya da Savcı olmak istiyorsun ki? Senden çok iyi Avukat olur. Bu açıkça görülüyor. Avukat olsan, bir davadan alacağın para Hakim ve Savcı olduğunda bir yıllık maaşından daha çok olur. Böyle bir fırsat varken Hakim ve Savcı olmayı neden ister insan?” diye.
Önce “Benim babam yoktu, fakirlik vardı ve beni birileri okuttu.” Dedi.
Ardından da…
“Şimdi o birileri benim Hakim ve Savcı olmamı istiyor. Aslında ben de Avukat olmak isterim. Söylediklerin doğru ama hoca efendiler böyle istiyor. Yapacak bir şey yok” demişti.
Şok olmuştuk.
“İyi güzel de…Seni buna zorlayanlar ilerde senden yapılamayacak işler de ister ama” dediğimizde ise “Umarım istemezler” demişti genç Hakim stajyeri. “İsterlerse de çaresiz yapacağız” anlamı taşıyan kelimelerle tamamlamıştı sözlerini.
Anlaşılan o ki, cemaat denilen örgüt o ve onun gibi yetiştirip, yenleştirdikleri insanlardan yapılamayacak işleri istediler, olanlar da bu istenenleri anında yaptılar.
Hem de kanun ve nizam gözetmeksizin…
Üstelik ülkenin dibine dinamit koyma pahasına işi darbe yapmaya kadar götürdüler.
“Cemaat” denilen o hain yapılanma yıllar boyu adeta nakış gibi örerek devletin tüm kurumlarını istila etti.
En son devlete el koyma, rejimi yıkma ve kanlı bir süreç başlatmak suretiyle ülkeye el koymaya kalktı.

Neyse ki millet iradesi göstermiş olduğu direnç ile bu hain planı bozdu.
Bu gün, o sözünü ettiğimiz darbe girişimi ile yaşadığımız travmanın 3’ncü yılını doldurduk.
Yaşanan her olay aynı zamanda ders alınacak da bir olaydır.
Darbe girişimi ve sonrasında gelişen olaylardan devlet ve millet olarak çıkarttığımız pek çok ders mutlaka olmuştur.
Ancak, şu cemaatler meselesi ile ilgili olarak hala bir ders çıkartılıp çıkartılmadığından emin değiliz…
Yaşadığımız onca olayın ardından hala, “en iyi cemaatin cami cemaati olduğunu” idrak edebildik mi?
İşte bunu bilemiyoruz…

İlginizi çekebilir

Ülkemizin Hali…

Ülkemizin Hali…

Tasarım | Fega Bilişim Teknolojileri