DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
Neleri Öğrenmedik ki…
Dün Milli Direnişin 102. Yıl dönümü olan 19 Mayıs ATATÜRK’Ü anma gençlik ve Spor Bayramını Kovid-19 salgını nedeniyle belki istediğimiz coşkuyla kutlayamamış olsak ta dün akşam düzenlenen fener alayı ve balkonlardan okunan İstiklal marşları Özgürlük ateşinin sönmeyeceğini bir kez daha göstermiş oldu.
***
Korona virüs denilen illetin yaklaşık 15 aydan beri İnsana hayatı dar etmesi her gün duyduğumuz vefat haberleri sayesinde resmen kimyamız bozuldu.
***
Mesela Virüs denilen illet,Bulaştığı vücutta yaşamak isterken verdiği zarar…
İnsanlığın yaşadığı dünyaya verdiği zararı hatırlattı…
Doğaya…Çevreye…Suya…Kadına…Çocuğa…İnsana…
Kendisini yaşatmak için istemeden insanı öldürmesi…
İnsanoğlunun adına ‘yaşamak’ dediği ömür geçirmede…
Çevresini ve çevresindekileri farkına bile varmadan katletmesini görüyoruz…
***
Mesela bu virüs bilmeden olsa da Egolara dokundu…
Mikroskopla ancak görülen bir virüs olarak…
“Dağları Ben yarattım” dercesine yeryüzüne dolaşanlara…
“Hadi oradan!” mesajını verdi, net biçimde…
Kızılderili’nin beyinlere nakşettiği sözü gerçekleştirdi…
Ve insanoğlu…
Paranın, asfaltın, köprünün, gökdelenlerin yenilmeyeceğini anımsayarak…
Aşık Veysel’e dönüşüp…
“Benim sadık yarim kara topraktır” demeye başladı…
***
Bırakın Türkiye’yi, tüm dünyadaki insanlığa…
‘Aynı gemide yolcu’ olduğunu öğretti…
Ve kimsenin ayrıcalıklı olmadığını…
Üretmenin faziletini…
Dünyada açlar varken tokların…
Yoksul varken varsılın güvende olmayacağını anlattı…
Doğanın intikamını hatırlattı…
İnsanın doğaya ait, yaban hayatına ait alanlara el attıkça…
Bedelini ağır ödeyeceğini…
Doğadan ebedi olarak kimsenin bir şey çalamayacağını…
Ona ait olanları yine alacağını gösterdi…
Bir kez daha!
***
Ve belki de en önemlisi…
Sahip olduklarının…
Özgürlüğün değerini…
Nefes almanın dayanılmaz önemini…
Bilimin değerini…
Dün farkına varmasak bile bugün ‘İyi ki varsınız’ dediklerimizin kıymetini…
***
Tabi tüm bunların yanında…
‘Ak akçe kara gün içindir’ sözünün geçerliliğini…
Ülkelerin gücünün üretimden geçtiğini…
‘liyakatli’ yöneticilerle, liyakatsizlerin arasındaki farkı…
Mahalle yanarken, saç tarayanların hala var olduğunu…
İnsanların verdiği hatalı kararlarla yaptıkları seçimlerin önlerine çıkan sonuç olduğunu…
Bu çağda bile ‘ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler’ sözünü hatırlatan yerel yöneticilerinin varlığını…
Liste uzayıp gidecek elbette…
Ama çok daha fazla şey öğretti Korona!
Ama önemli olan soru da şu galiba…
Biz bunların ne kadarını anladık?