Ana Sayfa Ordu Haber 2 Eylül 2020 432 Görüntüleme

BARO BAŞKANI POYRAZ: İSTEĞİMİZ BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGI

Ordu Barosu Yönetimi ve bir grup avukat tarafından yeni Adli Yılın başlaması nedeniyle Atatürk Anıtına çelenk koyuldu.

Ordu Barosu Yönetimi ve bir grup avukat tarafından yeni Adli Yılın başlaması nedeniyle Atatürk Anıtına çelenk koyuldu.

 

Burada bir açıklama yapan Ordu Barosu Başkanı Av. Haluk Murat Poyraz,

 

“Hukukun üstünlüğünün, bağımsız ve tarafsız yargının tecelli ettiği ve haklının hakkına kavuştuğu bir adli yıl olması dileğiyle tüm yargı camiamızın ve halkımızın 2020-2021 Adli yılını kutluyor, tüm avukat, hakim, savcı meslektaşlarımız ile adliye, baro ve avukat çalışanlarına görevlerinde başarılar diliyorum.” Dedi.

 

Poyraz’ın açıklaması şöyle;

 

2020-2021 adli yılının yargı camiamız başta olmak üzere ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Yeni adli yılda avukat, hakim ve savcı meslektaşlarımıza, adalet teşkilatımızın tamamına başarılar diliyorum. Bu vesileyle vazifeleri başında son nefeslerini veren hukukçularımız başta olmak üzere ülkemize ve milletimize hizmet ederken hayatlarını kaybeden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

 

Kahraman ordumuzun ve milletimizin tarihe altın harflerle yazdığı 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyor, Türkiye Cumhuriyetini kuran ve bizlere emanet eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşları ile aziz şehitlerimizi şükran ve minnet duygularımla anıyorum.

 

Bu sene de geçmiş senelerde olduğu gibi Adli Yıl Açılış Törenini yargı erkinin tüm unsurları ile birlikte yapmayı planlamış olmamıza rağmen maalesef pandemi nedeniyle bu mümkün olamadı.

 

Adli yılın açılışına ilişkin bu tören, geleneksel olarak yargı ile ülkemizdeki adalet sistemi hakkında önemli konuların toplumun bilgisine sunulduğu bir etkinliktir. Bundan önceki adli yıl açış konuşmalarında olduğu gibi bu yıl da adalet sistemine ilişkin Ordu Barosu’nun kurumsal görüşlerini paylaşacağım.

 

Anayasamızın 2.maddesinde belirtildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti devleti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde, demokrasinin varlığı ancak Hukuk Devleti olunup olunmadığı ve Hukukun üstünlüğünün sağlanıp sağlanmadığı ile ölçülür. Adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir. Hukuk devleti ise, faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlayan, yönetimde keyfiliğin egemen olmamasını sağlayan ve kendisini hukukla sınırlayan devlet demektir. Bir hukuk devletinde hukuka uymak sadece vatandaşlar için değil, devlet için de zorunludur.

 

Hukuk devletinin temel koşullarından biri de savunma hakkıdır. Ancak, bağımsız ve güçlü savunma var ise devlet hukuk devleti olur. Savunma görevini avukatlar ve onların meslek örgütü olan Barolar yerine getirir.  Bu nedenle

 

1- Öncelikle ifade etmek isteriz ki Barolar yetkisini ve gücünü Anayasamızın 135. Maddesi ile 1136 sayılı Avukatlık Kanunundan alan bir meslek örgütüdür. Ancak, herhangi bir meslek örgütü değildir. Demokrasimizin ve Cumhuriyetimizin temel ilkesi olan kuvvetler ayrılığı ilkesine göre yargı erkinin bölünmez bir parçasıdır. Başlıca görevleri arasında hukukun üstünlüğü, insan hak ve özgürlüklerini savunmak ve korumak bulunmaktadır. Hal böyleyken, yakın zamanda kanunlaşan “çoklu baro” düzenlemesi, üniter devlet yapımıza ve erklerin bağımsızlığına ciddi ve onarılmaz şekilde zarar vermiş olup, bu yanlıştan en kısa sürede vazgeçilmesi için tüm mücadelemizi sürdüreceğimizi beyanla konunun muhataplarının aklı selimle hareket etmesini, hatadan acilen dönülmesini talep ediyoruz.

 

2- Bilinmelidir ki, avukatlar tasdik eden değil itiraz edendir. İtiraz yaptığımız görevin doğasıdır. Biz yasamızın bize verdiği “görevle” insan hakları ihlallerinin üzerine gideriz. Doğası gereği, insan hakkı ve hukuk ihlalleri siyasal iktidarlardan geldiği ve/veya düzeltmek de onların görevi olduğu için  konumlandığımız alan “muhalif duruş” olarak tanımlansa da bu muhalefet, siyasal nitelikli değildir. İktidar kim olursa olsun muhalif duruş sergilemek görevimiz ve mecburiyetimizdir. Barolar siyasetin arka bahçesi, yandaşı ve karşıtı değildir. Baroların siyaseti ancak hukuk ve hukuk devleti bağlamı içindedir. Yapılan eleştiri ve itirazların bu bağlam dışında değerlendirilmesi sadece barolara değil, aynı zamanda yargı sistemi ve devlete ciddi zarar vermektedir.

 

3- Çağ değişmiş, talepler ve ihtiyaçlar artmış çeşitlenmiştir. Avukatların ciddi sorunları vardır. Bu sorunların en başında ekonomik sorunlar gelmektedir. O nedenle avukatlık mesleğinin alanının genişletilmesi gerekir. Avukat sayısı ihtiyacın çok üzerindedir ve giderek artmaktadır. Buna önlem olarak getirilen avukatlık sınavının derhal uygulanması, hukuk fakültelerinin sayısının ihtiyacın üzerinde olduğu dikkate alınarak sayılarının kısıtlanması, girişlerin zorlaştırılması, mevcut hukuk fakültelerinden gerek fiziki koşulları, gerekse akademisyen kadrosu yönünden yeterli ve standartlara uygun olmayanların kapatılması, yeni açılacak olanların sıkı standartlara tabi tutulması gerekir. Avukatlık mesleğinin kalitesinin artırılması için meslek içi eğitimin zorunlu hale getirilmesi gerekir. Avukat stajyerlerine de yargıç stajyerlerine olduğu gibi ücret ödenmeli, sosyal güvenlik hakkı verilmelidir. Avukatlar ile  yargıç ve savcıların emeklilik maaşları, emekli kesenekleri artırılmak, gerekli intibaklar yapılmak suretiyle eşitlenmelidir. Yürürlükteki 51 yıllık Avukatlık kanunu yetersiz kalmaktadır. Kanunda ciddi ve köklü değişiklikler yapılmalıdır. Ancak bu değişiklikler, emrivaki ve dayatmayla, konjenktürel gelişmelere göre değil, asıl muhatap olan barolar başta olmak üzere, akademisyenler, üniversiteler ve konunun tüm paydaşlarının ortak emek ve katkısı ile yapılmalıdır. Gelir Vergisi Kanunu ile Katma Değer Vergisi Kanunu arasındaki çelişkinin giderilmesi, avukatlık hizmetlerinden alınan katma değer vergisinin indirilmesi ve avukatların tahsil etmedikleri paranın katma değer vergisini ödemek yükünden kurtarılmaları, Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamındaki zorunlu müdafilik yapan avukatların ücretlerinin, avukatlık asgari ücret tarifesi düzeyine getirilmesi, kamu avukatlarının mağduriyetlerinin giderilmesi gerekir. Hukuk eğitimi almayanların idari yargı hakimi olmaları büyük bir hata olup bu hatadan derhal dönülmelidir.

 

4- Yürütmenin yargı üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkisi yargının güvenirliğini olumsuz etkilemektedir. Mevcut anayasal sistemimizde yasama, yürütme ve yargı arasındaki denge-denetleme ilişkisi yasama ve yargı aleyhine, yürütme lehine değişmiştir. Yürütme artık doğrudan veya meclis çoğunluğu sayesinde hakim ve savcıların bağımsızlığının teminatı olan HSK’ya üye atamakta ve böylelikle üst kurul siyasetin etkisine açık hale gelmiş olmaktadır. Üstelik yürütmenin atadığı Adalet Bakanı da kurulun başkanlığını yapmaktadır. Aynı durum Yüksek Yargı organları için de geçerlidir. Bu sistem var olduğu müddetçe adalete güvensizlik, bağımsızlığına ve tarafsızlığına olan inançsızlık varlığını korumaya devam edecektir.

 

5-Her dönemde yargı ele geçirilmesi gereken bir kale olarak görülüp iktidar sahiplerince liyakat, hakkaniyet ve adalet ilkeleri bir yana bırakılıp kendi, fikir, düşünce ve inanç paydaşlarına kadro yollarının açıldığı bilinen bir gerçektir. Yargıda kadrolaşmanın vahametini çok yakın geçmişte görmemize rağmen hata maalesef halen devam etmektedir. Bu hatadan derhal vazgeçilmeli, devletin temel niteliklerine bağlı olan her fikir, düşünce ve inanç sahibinin liyakat ve hakkaniyet ilkeleri doğrultusunda görev yapabilmesi sağlanmalıdır.

 

6- Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile kürsü dokunulmazlığı önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Yargısının tarafsız ve bağımsız olmadığı veya zayıf olduğu ülkelerde hukuk güvenliğinden bahsedilemez. Hiç kimse hele hele devlet ve iktidar temsilcileri yargıyı zan ve tahakküm altında bırakıcı tavır ve davranışlarda bulunmamalıdır. Yargı iç ve dış siyasetin aracı veya malzemesi değildir, olmamalıdır.

 

7- Alternatif uyuşmazlık yöntemlerinden arabuluculuğa başvuru mecburiyetinin varlığı hak arama özgürlüğünü kısıtlamakta, ekonomik olarak güçlünün işine gelmektedir. En azından ekonomik olarak güçsüz durumda olanlara Adli Yardım fasıllarından ücretsiz hukuki destek sağlanmalıdır. Kadın cinayetlerinde ve çocuk istismarındaki artış nedeniyle velayet ve diğer aile hukukunu ilgilendiren alanlarda ise arabuluculuğa asla izin verilmemelidir. Yine uzlaştırıcıların da arabulucular gibi hukuk fakültesi mezunlarından olması için yasal değişiklik yapılmalıdır.

 

8- Bu duygu ve düşüncelerle, pandemi sürecinin atlatılarak hayatın normale döndüğü, bağımsız ve tarafsız yargının tecelli ettiği ve haklının hakkına kavuştuğu bir adli yıl olması dileğiyle tüm yargı camiamızın ve halkımızın 2020-2021 Adli yılını kutluyor, tüm avukat, hakim, savcı meslektaşlarımız ile adliye, baro ve avukat çalışanlarına görevlerinde başarılar diliyorum.

İlginizi çekebilir

KUMRU’YA STANDARDI YÜKSEK YOL

KUMRU’YA STANDARDI YÜKSEK YOL

Tasarım | Fega Bilişim Teknolojileri