DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
Görmemişin…!
Bir yakın tanıdığım anlattı, kayıtsız kalamadım kaleme aldım.
Anlatılanı sizde duyun istedim…
Oturmuş bir yerde yemek yiyor, birkaç duble içiyorsunuz dostlarınızla.
Siyaset konuşuyorsunuz örneğin.
Adamın biri geliyor masanıza.
“Nasılsın? Nasıl gidiyor?” diye sormaya görün…
Başlıyor anlatmaya işini…
“İşim şöyle güzel, böyle iyi. Şu kadar ciro yapıyorum, şu kadar şube açıyorum”
Alamıyor hızını…
“Şu mülkü de aldım, bu mülkü de kiraya verdim”
Anlattıklarına bir son versin diye araya girip “Ne içersin?” diye sormak zorunda kalıyorsunuz nezaketen…
Sanki o teklifi bekliyormuşçasına daha soru bitmeden içeceğini söylüyor ve devam ediyor.
Sanki biz vergi dairesiyiz, o da mal beyanında bulunmaya devam ediyor.
“Oğlan da yetişti. Ona son model bir araba aldım. Şuraya yatırım yaptım. Seneye şu kadar ciro yapacağım” anlatıyor da anlatıyor…
Yan masada oturan biri kulak kesilse, masaya Ali koç’un falan geldiğini zanneder. O derece yani…
Her neyse…
Yarım saat içinde, sizin o güzelim sohbetinizin içine ettiği yetmiyor gibi, bir de ticaretini, zenginliğini, görgüsüzlüğünü bırakıp diğer masaya gidiyor.
Gözünüzle izliyorsunuz sizin masadan diğer masaya gittiğini.
Oturuyor bir güzel.
Tıpkı sizin masada yaptığı gibi, omuzlarını öne doğru bir hareketle ceketini düzeltilip, başlıyor konuşmaya.
Bir duble de orada doldurulup, konuluyor önüne.
Muhtemelen size anlattıklarının aynısını bire bir o masada da anlatıyor.
Biraz önce çektiğiniz ızdırabın aynısını şimdi o masadakiler çekmeye başlıyor. Zira yüzlerinden anlıyorsunuz nasıl bir acı içinde olduklarını.
Böyle böyle 4-5 masa dolaşıyor adam gece boyunca…
Servetini anlata anlata bitiremiyor anlayacağınız…
Gecenin sonunda ise mekandan eminiz “4-5 duble içkiyi bedava getirdim” diye çıkıp gidiyor…
Anlattığımız adamı “Kim?” diye sormayın…
Çünkü 1 kişi değil ki! Hangi birini sayalım!