DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
İbretlik Yazı…
Son günlerde Ordu’da yakından tanıdığımız sevip saydığımız çok önemli dostlarımız kaybettik.
Bunların arasında biri vardı samimi söylüyorum cenaze töreninde kafamı allak bullak etti.
Onu “Korsan Hakkı” diye farklı tanırdı herkes.
Oysakendi halinde bir yaşam tarzı vardı yüreğinden merhamet hiç eksik olmaz ahlak kavramına çok değer verirdi.
Kısacası bizler onun hep bir yanını görmüş en önemli tarafını kaçırmışız.
Rahatsızlığı nedeniyle uzun bir süredir tedavi altındaydı derken geçen hafta onun vefat haberi ile üzüldük.
O gün Gökyüzü bile Korsan hakkı iç,in ağladı sanki yağmur öyle bir kendini yere bıraktı..
Fakat samimi söylüyorum o yağmur altında rahmetliyi son yolculuğuna uğurlamak için öyle kalabalık bir cemaat topluluğu bir araya gelmişti ki şaşırıp kaldım.
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun..
Şimdi bu yazıyı yazmamın asıl nedeni Ordu’da geçmişe baktığımızda çok variyetli insanların son yolculuğuna 3-5 kişi ile uğurlandığını gördüğümüz için aşağıdaki hikayeyi paylaşmak istedim.
Buyurun o hikayeyi okuyalım ve günümüzden ders alalım…
Ünlü ve çok bilge işadamı vefat eder.
Oğluna bir vasiyetname ve bir de mektup bırakır.
Vasiyetnamenin bütün gerekleri yerine getirilir.
Sadece sonuncusu hariç.
Çünkü… Sonuncusunda “beni toprağa ayağımda çoraplarımla verin” yazılıdır. Oysa din kuralları buna aykırıdır.
Defin işleminden sorumlu olanlar “bunun mümkün olmadığını” söylerler.
Oğul çaresizdir.
Aile toplanır.
Hep birlikte çözüm aranır…
Babanın vasiyetini yerine getirecek formulün belki oğula bırakılan mektupta olabileceği düşünülür. Mektup açılır baba, oğula şöyle yazmıştır:
“Görüyorsun oğlum: İnsanlar öbür dünyaya çoraplarını bile götüremiyorlar…”
“Cesedimi yıkayıp, kefenleyip, tabuta koyarken, sağ elimi açıkta bırakınız. Açıkta bırakınız ki, hiçbir şey götürmediğimi, avucumun boş gittiğini görsünler, ibret alsınlar”