POLİSLERE AĞIR KARAR…
Ters kelepçeye görevden almanın karşılığı polise tükürmeye mükafat olarak algılanırsa yarın bu işlerin önü alınmaz…
Elbette biz bu tür olayları savunacak değiliz ancak bir yerde yanlışlık varsa onu da eleştiririz yazarız..
Polis arkadaşların ters kelepçe olayında takındığı tavır ne kadar yanlış ise kelepçe takılma öncesi polise tüküren bayanında cezasız kalmasının o kadar yanlış olduğunu söylemek zorundayız.
Zaman zaman bizlerinde eleştirdiği polis arkadaşların özellikle pandem sürecinde zor şartlar altında görev yaptığını göz ardı etmemek gerek onlarda yanlış yapar hata yapar neticede etten kemikten insanız diyerek alınan kararın yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyorum…
Yemeğe Çıkalım mı!
Şimdi ALTIN vuruş zamanı…
Atalarımız boşuna dememiş “çok söz yalansız, çok mal haramsız olmaz” diye…
Bugün sizlerle çok önemli bir yaşanmış gerçeği paylaşacağım..
Zaten bu yazıyı okuyan şahsiyet “Eyvah yandı gülüm keten helva” diyecek…
Bu yazının kahramanı Ankara’da görev yaparken yakından tanıdığı bir arkadaşı yakını bir bayan için ondan İŞ ricasında bulunmuş..
Bizim kahraman elbette yardımcı olurum diyerek bayanın kendine gelmesini istemiş.
O bayan süslenmiş püslenmiş Ankara’da iş konusunda yardımcı olacak olan bizim kahramanın yanına gitmiş…
Aman Allah’ım o ne..
Bizimki bayanı görünce küçük dilini yutmuş ve sana söz veriyorum işe girmen konusunda elimden gelenin fazlasını yapacağım diyerek CV’sini alarak ona ikramlarda bulunduktan sonra yol etmiş.
Bayanın CV’sinde bulunan telefonunu hemen kayıt ederek akşam telefonuna mesaj atarak müsait olduğu bir akşam yemeğe çıkma teklifinde bulunur.
Bayan bu mesaj karşısında şaşırır…
Mesajı hemen onu Ankara’ya gönderen şahısa atar ve durumu anlatır.
Mesaj hala o şahısta kayıtlı…
Sonrası mı..
Sadece yemek miiiiii…..
O mesajı kayıt eden şahıs devre dışı kalınca konuşmaya başlamış, bizim yazının kahramanı o bayanın at nalı ayakkabı topuğu ile dağları ben yarattım gülüm edası ile ortalığı inletmeye devam ediyor..
Sonrasını çok mu merak ettiniz baştan söyledim ya benim vuruşlarım bitmez…
Ankara’da başlayan serüven Ordu’da aralıksız devam ediyor…
Devamı sürecek…
Ne demiştik!..
“Hak arayışı” demokrasinin en önemli kriterlerinden biridir!..
Eğer bir yanlış varsa; Ordu’nun bir çok yerine kurulan santral sahipleri de hakkını arayacak, zehirlendiklerini iddia eden vatandaşlar da…
Ya da önlem alınmadan çalışıldığını iddia eden işçiler de…
Yargı bunun için var!..
Ancak, bu yöntem tanıdık aslında!..
Büyük beklentilerle yönlendirilen medya aracılığıyla, kendi kişisel görüşü dışındaki insanları
yargıyla tehdit etmeyi alışkanlık haline getiren o zihniyet; gün gelecek bağımsız yargının,
kendilerine de lazım olduğunu öğrenecektir!..
“Allah’ın aslanı” Hz. Ali, ne güzel demişti: “Haklıysan korkma, Hak seni korur”…
Sokaklar!
“Allah”, “Kur’an” diyen nasıl olur da peygamber Efendimizin
uygulamalarını ve hadislerini dikkate almaz!..
Bir sitem de bunları görüp de tepki vermeyenlere…
Dağ başı mı burası?..
“Ben yaptım oldu” diyenler, doğrularının da yanlışlarının da
karşılığını alır!..
Ordu’nun mavisi ve yeşilliğiyle övünürken üstüne bir şey koymayanlar,
Malatya Sivas ve Kayseri caddelerini görsün!..
Kulaklar sağır, diller lal olursa, gözler de görmez hale gelir elbette…
“Bu nasıl vizyon, bu nasıl vicdan?”
diye sormadan edemiyor insan!..
HİKAYENİN ADI: BETON YOL
Ne güzel değil mi, Alan memnun Satan memnun!
Büyüklerimiz boşuna dememiş.
“Gidemediğin yer senin değildir.”
Yollar yapılmalı çünkü sadece insanları buluşturmaz..
Bu yolların çok anlamı olduğu kadar birçokta marifeti vardır!
Elbette bu marifetleri sizlere anlatacağım zaten hikayemin adı “BETON YOL”
Fakat biraz bekleyeceksiniz, hikayenin sonu “Ankara’dan gelen sevgiliyle” final yapacak…
Kıyılar ve Boğulmalar
Havaların nemli ve sıcak olması nedeniyle kendilerini deniz kenarlarına bırakan vatandaşlarımızın en büyük sıkıntılarının güvenli yerlerin birileri tarafından işgal edilerek özel plaj yapılmasına özellikle Belediyelerin sessiz kalmaları…
Buradan bir kez daha yazıyorum bugün yarın veya başka bir gün meydana gelecek olan boğulma olaylarının sorumluları olacak olan deniz kenarlarını işgal ederek haksız kazanç sağlayan kişilerden kim hesap soracak…
Kıyılardan sorumlu olanların bir evde gözyaşları dökülürken kendileri vicdanları rahat evlerinde uyuyabilecekler mi?
Marka ve Keten!
Ordu’da marka olmak kolay değil.
Duruş çok önemli…
Tüyü bitmemiş yetim hakkı yiyerek kazandıkları para ile Vakko’dan aldığı elbiseyi giyerek MARKA olmaya çalışanlar ne yazık ki ÜTÜ tutmayan KETEN pantolon gibidirler….