Ana Sayfa Yazarlar 16.09.2021 429 Görüntüleme
Temel AŞAR

Hayat ne uzun ne kısa sadece yaşadığın gün kadardır.

Projenin adı “Ekonomi” olmalı…

Son günlerde seçim tartışmaları alevlenirken iktidar ve muhalefet yapılanlar ve yapılamayan projeleri seçmenin karşısına çıkarmaya hazırlanıyor.

Çok samimi söylüyorum seçmen artık yapılana yapılmayana bakmıyor sadece ev ekonomisini düşünüyor.

Sanırım 2023 seçimlerinde projeler değil ekonomi ön plana çıkacak.

Çünkü son yıllardaki zamlara vatandaş artık kafa tutamaz hale geldi….

Onun için seçimlerde ortaya konulacak projenin ismi mutlaka “Ekonomi” olmalı…

Geçtiğimiz  gün dost ziyaretinde Süleyman Demirel’in bir anısını anlattı sonra mail yolu ile bana gönderdi bende sizlerle paylaşmak istedim…

***

Seçimlerden önce Süleyman Demirel bir dolu vaatte bulunmuş.
-“Şunu yapacağım. Bunu yapacağım”
Verdiği vaatler arasında işçiler için de “Yapacağım” dediği bir sürü söz var.
Seçimler yapılmış. Demirel iktidara gelip, Başbakan olmuş.
Üzerinden 100 gün geçmesine rağmen verdiği sözlerin bazılarını daha gündemine bile almamış.
Bunların başında işçilere verdiği sözler var.
***
İşte tam bu süreçte Türk-İş Genel kuruluna katılıyor..
Konuşması için kürsüye davet ediyorlar kendisini.
Sahneye çıkar çıkmaz salondan “Yuh” sesleri yükseliyor.
Demirel kürsüde bulunan mikrofon başında ve şaşkın bir vaziyette soruyor:
-“Niçin bana yuh çekiyorsunuz? Ben size ne yaptım?”
Salondan “Bize verdiğin sözlerin hiç birini tutmadın. ‘Yapacağım’ dediğin vaatlerin üzerine bile uğramadın” sesleri yükselince Demirel ellerini kaldırıp, salonu bir güzel susturuyor.
-“Tamam. Ben suçluyum. Size verdiğim vaatlerin hiçbirini tutamadım. Kabahatliyim.”diye alttan alıyor önce…
Ardından da…
-“Fakat tek suçlu ben miyim? Sizin hiç mi kabahatiniz yok? Ben bu vaatleri, sözleri verirken niye çıkıp ‘Bu söylediklerini yapmak mümkün değil’ diye beni uyarmadınız! Siz de en az benim kadar kabahatlisiniz! Beni ‘Bunlar boş vaatler’ diye uyaracaktınız!” diyor…
Bunu söylemesiyle birlikte salonda önce bir sessizlik oluyor, ardından aynı salonu kahkaha tufanı kaplıyor.
***
Demirel’in bu cevabı aslında sahip olduğu  siyaset zekasının bir yansımasıdır.
Aynı zamanda…
Karşısındaki kızgın bir topluluğu espri yeteneği ile sakinleştirip, o topluluk karşısında kendisini sempatik bir şekle sokma yeteneğini konuşturmasıdır.
Nitekim, kendilerine verilen söz ve vaatler tutulmadığı için son derece kızgın olan salondaki işçiler, onun verdiği espri yüklü cevapla salondan gülerek ve “Ne adam yahu!” diyerek ayrılmıştır.
***
Aslına bakacak olursanız…
Demirel’in sözünü tutmadığı için kendisinden hesap soranlara “Bu olmayacak sözleri verdiğimde beni uyarmadığınız için siz de en az benim kadar suçlusunuz” cevabının altında espriden çok siyasette sıkça rastladığımız bir gerçek saklıdır.
O gerçek de: tutulamayacak sözleri veren siyasetçiler kadar, tutulamayacağını bile bile bu sözlere inananların da aynı oranda suçlu olduğudur.

Aslında Demirel’in ilk etapta espri gibi algılanan cevabı gerçeğin ta kendisidir.
Zira…
Tutulamayacak, yerine getirilmesi imkansız sözleri veren siyasetçi kadar, o sözlere inanan ve o sözlerin sahibi siyasetçilere güvenenler de aynı oranda suçludur.

Kim bilir…

Dürdane Cündioğlu’nun  “Bir şehrin, bir ülkenin kaderini sadece yönetenlerin ufku ve kalitesi değil, yönetilenlerin kültür ve eğitim düzeyi de belirler” sözü, belki de bu yaşanan benzeri olaylardan yola çıkılarak söylenmiş bir sözüdür…

İlginizi çekebilir

Yaz tahtaya bir daha!

Yaz tahtaya bir daha!

Tasarım | Fega Bilişim Teknolojileri